You are currently viewing Muris Muvazaasının Unsurları Ve Muris Muvazaasının Tespitinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Muris Muvazaasının Unsurları Ve Muris Muvazaasının Tespitinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

MURİS MUVAZAASININ UNSURLARI

1- Görünürdeki İşlem

Muvazaa söz konusu olduğunda görünürdeki işlem, tarafların gerçek iradelerine uygun olarak yapmak istedikleri işlem değildir. Yani bu işlem tarafların aralarında yaptıkları anlaşma uyarınca hüküm ve sonuç doğurmayacak olan sözleşmedir. Sözleşmelerin geçerli olabilmesi için tarafların irade beyanlarının birbirine uygun olması gerekir. Oysa muris muvazaasında miras bırakan ve sözleşmenin karşı tarafının iradesi muvazaalı işlemin meydana gelmemesi konusunda birbirine uygundur. Bu nedenle görünürdeki işlem geçersizdir.

2- Gizli İşlem

Mirasbırakan ve sözleşmenin karşı tarafının görünürdeki sözleşmenin arkasına saklayarak, kendi aralarında yaptıkları ve hüküm ve sonuç doğurmasını istedikleri sözleşmedir. Burada görünürdeki sözleşmenin aksine tarafların irade ve beyanları arasında uygunluk söz konusudur. Miras bırakanın muvazaalı işlemi bir örnekle açıklayacak olursak; saklı paylı mirasçısından mal kaçırmak için üçüncü kişiye bir taşınmazını devretmek isteyen miras bırakan, ileride saklı paylı mirasçısının açacağı tenkis davasından kurtulmak için, bağışlama sözleşmesini satış sözleşmesi arkasına gizlemektedir. Burada görünürdeki işlem olan satış sözleşmesi, tarafların gerçek iradelerine uymadığı yani muvazaalı olduğu için kesin geçersizdir. Bununla beraber gizli işlem olan bağışlama sözleşmesi de gerekli şekil şartlarına uyulmadığı için kesin geçersizdir. Çünkü taraflar satış sözleşmesinde, bir ivaz karşılığında iradelerini açıklamaktadırlar. Oysa bağışlama sözleşmesinde ivaz olmaması hukuki işlemin esas unsurudur.

Sonuç olarak, görünürdeki işlem olan satış sözleşmesi muvazaa nedeniyle, gizli işlem olan bağışlama sözleşmesi de kanunda öngörülen şekil şartına uyulmadığı için geçersizdir.

3-Muvazaa Anlaşması

Muvazaa anlaşması, miras bırakan ile sözleşmenin karşı tarafının muvazaalı işlemi mirasçıları aldatmak amacıyla yaptıkları ve kendi aralarında bu sözleşmenin hüküm ifade etmeyeceği konusunda vardıkları anlaşmadır. Muvazaa anlaşmasında tarafların muvazaayı kararlaştırması zorunludur. Bu anlaşma sözleşmeyi yapan taraflar arasında, onların istekleriyle gerçekleşir.

Muvazaa anlaşmasında taraflar, ya görünüşteki sözleşmenin hüküm ve sonuçlarının kendi aralarında uygulanmayacağı hususunda anlaşırlar veya görünüşteki sözleşmenin hüküm ve sonuçlarının kendi aralarında uygulanmayacağı buna ek olarak gizli sözleşme hükümlerinin kendi aralarında hüküm ve sonuçlarını doğuracağı hususunda anlaşırlar.

4- Üçüncü Kişileri (Mirasçıları) Aldatma Kastı

Muris muvazaası, diğer nispi muvazaalardan farklı olarak mirasçıları aldatmak amacıyla yapılır. Bir başka deyişle, muris muvazaasında miras bırakan aldatan, mirasçılar ise aldatılandır. Aldatılmak istenen mirasçılar, muvazaalı işlemin dışında kalan ve zararlarına işlem yapılan üçüncü kişi konumundadırlar.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre muris muvazaasının oluşması için mutlaka miras bırakan muvazaalı işlemi yaparken mirasçılarını aldatma kastı içinde bulunmalı ve muvazaalı işlemi yapmadaki amacı mirasçılardan mal kaçırmak olmalıdır. Eğer miras bırakanın mirasçılarını aldatma kastı ispat edilemezse Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 74 tarihli kararının uygulama olanağının bulunmadığı ilgili daireler tarafından verilmiş birçok kararda tekrarlanmıştır.

MURİS MUVAZAASININ TESPİTİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

1. MİRASBIRAKANIN MİRASÇIDAN MAL KAÇIRMA AMACIYLA YAPTIĞI TASARRUFLARIN ZAMANI, NEDENLERİ VE SONUÇLARI

Mirasbırakan genel olarak aşağıda sayılan nedenlere bağlı olarak, mirasçıdan mal kaçırma amacıyla tapulu taşınmazlarını temlik etmekte olsa da, bu sayılan nedenlerden başkaca nedenler dolayısıyla da mirasçıdan mal kaçırma amacıyla hareket ediyor olması her zaman mümkündür. Aşağıda belirtilen nedenlerin delillerle ispatlanması veya davalı tarafın muvazaa olmadığını ispatlayamadığı durumlarda, mahkemelerce genel olarak muris muvazaası nedeniyle muvazaaya konu olan taşınmaz hakkında tapu iptal ve tescil kararı verilmektedir. Genel olarak nedenler ise;

1.1. Mali Yönden Zayıf Durumda Olan Mirasçının Güçlendirilmesi

Mirasbırakan bazı hallerde diğer mirasçılarına nazaran zayıf ve yardıma muhtaç durumda olan mirasçısını diğer mirasçıları ile eşitlemek amacıyla devirler yapmaktadır.

1.2 Mirasbırakanın Ölümünden Çok Kısa Bir Süre Önce Temlik Yapması

Mirasbırakan, taşınmazlarını çoğunlukla ölümünden kısa bir süre önce yapmaktadır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce, kanser hastası olan ve tıbben son günleri kaldığını öğrenen mirasbırakanın tüm malvarlığını ölümünden dört gün önce ölünceye kadar bakma akdiyle elden çıkarması halinde temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığı kabul edilmiştir.

1.3 Yaşlı ve Hasta Kimselerin Yakınlarının Baskılarına Karşı Koyamaması

Başkalarının bakım ve yardımlarına muhtaç olan miras bırakanın, zayıf döneminde yakınında bulunanların etkisi ve hatta baskısı ile istemeden de olsa uzaktaki mirasçıları aleyhine muvazaalı işlemler yapabilmektedir. Yine, mirasbırakan hastalık döneminde yanında olmayan mirasçılarına duyduğu kızgınlık ile de muvazaalı işlem yapmaktadır

1.4. Psikolojik Etkenler

Mirasbırakanın bazı devirlerinde psikolojik nedenler rol almakta ve temlikleri kızdığı mirasçısını cezalandırmak, sevdiği mirasçısını koruyup kollamak amacıyla yapmaktadır.

1.5. Erkek Çocukların Kız Çocuklara Üstün Tutulması

Toplumumuzun bazı kesimlerinde, ailevi, dini veya ekonomik nedenlerle erkek çocuğu kız çocuğa tercih edilmekte, erkek çocuklarına mal devri halinde aile malının bölünmeyeceği düşüncesi ile devirler yapılmaktadır. Mirasbırakanın bu düşüncelerle taşınmazlarını oğullarına, ya da oğullarından olma erkek torunlarına devrettiği görülmektedir.

1.6. İkinci Eş Ya Da Son Eş Faktörü

Bir veya birden fazla evlilik yapan mirasbırakan, son evliliğinden olan eşini ya da ondan olan çocuklarına malvarlığından daha fazla olanak sağlamak amacıyla temlik yapmaktadır. Mirasbırakan evlilik dışı ilişki yaşadığı kimselere de bu şekilde muvazaalı temlikler yapmakta sakınca görmemektedir.

Yukarıda sayılan nedenlerin varlığı halinde, bu nedenlerin doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında muris muvazaası olduğu kabul edilmekte ve muris muvazaasına konu olan taşınmazlar hakkında açılan tapu iptal ve tescil ve davaları mahkemelerce kabul edilerek, aldatılan mirasçıya miras payı oranında hakkı verilmektedir.

2. ŞEKLE AYKIRILIĞIN İLERİ SÜRÜLEMEYECEĞİ HALLER

Yukarıdamuris muvazaasının unsurlarını incelerken, muris muvazaasında görünürdeki işlem olan satış sözleşmesinin muvazaa nedeniyle, gizli işlem olan bağışlama sözleşmesinin de kanunda öngörülen şekil şartına uyulmadığı için geçersiz olduğunu belirtmiştik. Ne var ki, bu şekle aykırılığın geçersiz olduğuna dair kuralın bazı istisnaları bulunmaktadır:

2.1. Şekil Noksanlığı Sebebiyle Sözleşmenin Geçersizliğini İleri Sürmenin Medeni Kanun’un 2. Maddesi Anlamında Hakkın Kötüye Kullanılmasını Teşkil Etmesi

Objektif iyi niyet kuralını düzenleyen TMK m. 2’de “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Şekil noksanlığı sebebiyle sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmekte ise şekle aykırılık iddiasına değer verilmez ve bu husus hakim tarafından re’sen nazara alınır.

Hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, çok özel ve ayrıcalığı olan hallerde hakime adil karar verme olanağı sağlamaktır. TMK m.2’ye ancak ilgili kanun hükmünü uygulamak büyük bir adaletsizliğe yol açıyorsa ve bu adaletsizliğin başka türlü önlenmesi olanaksızsa başvurulmalıdır. Bu kural daima, ikinci yol olarak düşünülmeli, çok önemli bir adaletsizliğin önlenmesi için başka çare kalmadıkça bu yola gidilmemelidir. Aksi halde her olay keyfiyete göre TMK m. 2 kapsamına alınarak belirsiz, soyut ve kişiden kişiye göre değişen hakkaniyet kurallarına göre çözümlenmiş olur. Diğer bir deyişle, somut olay adaleti uğruna toplumun genel düzeni bozulur.

2.2. Kadastro Kanunlarına Göre Şekil Koşulunun Tamamlanması ve On Yıllık Hak Düşürücü Sürenin Geçmesi

Tapulu taşınmazların temlikleri kanunların öngördüğü şekilde yapılmadıkça geçersizdir. Taşınır mallarla tapusuz taşınmazların temliklerinde şekil koşulu aranmadığından, mülkiyet zilyetliğin devri ile geçtiğinden, görünüşteki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığı ve muvazaalı olduğu için geçersiz sayılsa dahi, tarafların gerçek iradelerine uygun gizli sözleşmede şekil koşulu bulunmadığından, bu tür taşınır ve tapusuz taşınmaz malların temliklerinde muris muvazaası nedeniyle temlikin iptaline karar verilemez.

Uygulamada, 3402sayılı Kadastro Kanunu’nun getirdiği hak düşürücü süre ile muvazaanın hiçbir süreye bağlı olmaması kuralı karıştırılmaktadır. Bilindiği üzere, yürürlükten kalkmış olan 766 sayılı Tapulama Kanununun 31. maddesi ile hâlen yürürlükte bulunan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesi bu kanunların birer tasfiye kanunları olmalarının gereği olarak tapulama ile oluşan tapu sicillerinin belirli bir süreden sonra açılan davalarla iptal edilmelerini önlemek için tespit tutanaklarında belirtilen haklara karşı tespit öncesi nedene dayanılarak dava açılmasını tespit tutanağının kesinleşmesinden itibaren on yıllık hak düşürücü süre ile sınırlamıştır. Kural olarak muvazaayı ileri sürmek hiçbir süreye bağlı olmamakla birlikte muvazaalı işlem tespit tutanağının düzenlenmesinden önce yapılmış ve tespit tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık süre içerisinde dava açılmamış ise artık muvazaaya dayalı olarak dava açılamaz. Bu husus muvazaalı işlemin süreye bağlı olmadığı kuralı ile ilgili olmayıp Kadastro Kanunlarının tespit öncesi tüm nedenlere dayalı davaları hak düşürücü süreye bağlı kılmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin, miras bırakan, aslında bağışlamak istediği tapulu taşınmazını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla satış göstermek suretiyle temlik etmiş ve taşınmazın tespit tarihinden önce ölmüş ise, mirasçıların dava açma hakkı tespit tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre ile sınırlı olur.

2.3. Taşınmazın İyi Niyetli Üçüncü Kişiye Devredilmesi

Muvazaalı temlik edilen taşınmaz iyi niyetli üçüncü kişiye devredilmişse, ikinci el durumunda bulunan kişi TMK md. 1023’ün koruyuculuğu altında bulunduğundan, artık bu kişiye karşı şekil eksikliği ileri sürülemez ve tapu kaydının iptali istenemez.

2.4. Mirasbırakan Tarafından Taşınmazın Zilyetliğinin Devrinden İtibaren Tespit Tutanağının Düzenlenmesi veya Dava Tarihine Kadar On Yıllık Sürenin Geçmesi

Tapulu taşınmaz mirasbırakan tarafından muvazaalı şekilde devredilmiş olsa dahi, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun m.13/B-b uyarınca, temellük eden kişi, zilyetliğin tesliminden itibaren çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla o taşınmazın tespit tutanağının düzenlenmesine, kadastro çalışmalarına henüz başlanmayıp tespit tutanağı düzenlenmemiş ve dava tarihine kadar on yıl geçmiş ise artık muvazaa iddiası ile tapu iptal ve tescil davası açılamaz