You are currently viewing Kira Hukukunda Kefalet

Kira Hukukunda Kefalet

Kira hukukunda kiraya veren taraf çoğunlukla alacaklarını teminat altına almak amacıyla kira sözleşmesinin yanı sıra kefalet ilişkisine de ihtiyaç duymaktadır. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581-603. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesinin amacı, borçlunun borcunu ifa etmemesi sonucunda kefilin kişisel olarak alacaklıya karşı borç nedeniyle sorumluluk üstlenmesidir. Kefalet sözleşmesi bazı şekil şartlarına tabiidir. Bu şekil şartlarını sağlamayan kefalet sözleşmesi geçerli değildir.

Kira hukukunda ise yine aynı geçerlilik şartları aranmaktadır. Kefalet borcu asıl borçtan bağımsız bir borçtur. Asıl borçtan bağımsız olmasının nedeni asıl borca teminat olmasıdır. Aksi sözleşmeden anlaşılmadığı sürece kefil, kefalet sözleşmesinde belirtilen azamî miktara kadar sorumludur. Bu azami miktarla sınırlı olarak asıl borç ve yan borçlardan sorumlu olacaktır

I. Kefalet Borcunun Hukuki Niteliği

    Kefalet borcu asıl borçtan bağımsız bir para borcudur. Bunun yanısıra bağımlı bir yan borçtur. Bu borç teminat niteliğindedir. İkincil ve tali bir borçtur yani kendisinden önce asıl borç öncelik taşımaktadır. Bu nedenle kural olarak önce asıl borç ilişkisindeki borçlu takip edilip takipte alacak tahsil edilemediği takdirde veya bir rehin varsa rehinden sonuç alınamadığı taktirde kefile başvurulabilecektir. Kefalet sözleşmesi tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Alacaklı taraf kefile karşı herhangi bir borç altına girmemektedir.

    Kefalet sözleşmesinin tarafları alacaklı ve kefildir bu nedenle ortada ayrı bir borç ve sözleşme bulunmaktadır. Kefalet sözleşmesinde kefil, borçlunun borcunu ifa etmeyi üstlenmemektedir. Kefil, borcun ifa edilmemesi nedeniyle alacaklının uğradığı zararı karşılamayı üstlenmektedir. Kefalet sözleşmesinin amacı borçlunun ödeme gücünün sonradan azalması veya yok olması ihtimalinde alacaklının borcuna teminat oluşturmasıdır. Kefalet asıl borcun hukuki sebebinden bağımsızdır ancak aralarında tamamen bir bağımsızlık bulunmaz çünkü kefalet sözleşmesinin geçerliliği dayandığı hukuki sebebin geçerliliğine bağlıdır. Asıl borç ilişkisinin geçersiz olması, kefalet sözleşmesini de geçersiz kılacaktır.

    II. Kefalet Sözleşmesinin Şekli

    Kefalet sözleşmesinin kurulabilmesi için bir asıl borç ilişkisi olmalıdır. Teminat altına alınacak asıl borç ilişkisi olmadan kefalet sözleşmesi yapılamaz. Kefalet sözleşmesinde kefilin şartlarına bakacak olursak öncelikle kefilin tam ehliyetli olması gerekmektedir. Vesayet altındaki küçükler ve kısıtlılar kefalet sözleşmesi yapamazlar. Vasileri de onlar için böyle bir sözleşme yapamayacaktır.

    Evli kişiler için TBK md. 584’te bir düzenleme bulunmaktadır. Buna göre evli kişiler kefil olurken eşin yazılı rızasını almak zorundadır ve bu rıza sözleşme kurulmadan önce veya en geç sözleşme kurulma aşamasında alınmalıdır. Yasal olarak mahkemece ayrılık kararı verilmesi veya ayrı yaşama hakkı doğmadıkça eşin rızasının alınması zorunludur. Eşin rızası yazılı olmalıdır.

    TBK md. 583’te nitelikli yazılı şekil şartı düzenlenmiştir. Buna göre: “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.”

    İkinci fıkrada ise kefil olma konusunda verilecek yetkiye ilişkin durum düzenlenmiştir. Verilecek olan temsil yetkisi de yine kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarına tabii kılınmıştır. TBK md. 583/2’de bu durum şöyle açıklanmıştır: “Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.”

    Son olarak kefalet sözleşmesinin süresi incelenmelidir. Kefalet sözleşmesi süreli ise sürenin sonunda kefil borcundan kurtulmaktadır (TBK md. 600). Kefalet süreli değilse bu durum TBK md. 601’de açıklanmıştır. Buna göre: ”Süreli olmayan kefalette kefil, asıl borç muaccel olunca,  adi kefalette her zaman ve müteselsil kefalette ise, kanunun öngördüğü hâllerde, alacaklıdan, bir ay içinde borçluya karşı dava ve takip haklarını kullanmasını, varsa rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmesini ve ara vermeden takibe devam etmesini isteyebilir. Borç, alacaklının borçluya yapacağı bildirim sonucunda muaccel olacaksa kefil, kefalet sözleşmesinin kurulduğu tarihten bir yıl sonra alacaklıdan, bu bildirimi yapmasını ve borç bu suretle muaccel olunca, yukarıdaki fıkra hükümleri uyarınca takip ve dava haklarını kullanmasını isteyebilir. Alacaklı, kefilin bu istemlerini yerine getirmezse, kefil borcundan kurtulur.”

    III. Kira Hukukunda Kefilin Sorumluluğu

    Kira hukukunda kefalet yine yukarıda açıklanan şekil şartlarına uyularak yapılmalıdır. Bu başlıkta kira hukukunda kefilin sorumluluklarının sınırı ve uygulamada karşılaşılan sorunlara yer verilecektir. Uygulamada kefalet sözleşmeleri genellikle süreli olarak yapılmaktadır. Süre bittiğinde kefalet ilişkisi de sona ermektedir. Yeni dönemde kira sözleşmesi kendiliğinden yenilenerek belirsiz süreli sözleşmeye dönüşse bile kefalet sözleşmesi sona ermektedir. Yeni dönemde kefilin sorumluluğunun devam edebilmesi için yeniden şekil şartlarına uyularak kefalet sözleşmesi yapılmalıdır. Yargıtay’a göre kefalet süresinin ve kefilin sorumlu olacağı azami tutarın gösterilmemesi halinde kefalet, kira sözleşmesinde kararlaştırılan süre için geçerlidir.

    Örneğin, kiralanan taşınmaz kira süresi dolmadan erken tahliye edildiğinde kural olarak kiracı dönem sonuna kadarki kiralardan sorumlu olacaktır. Buna karşın kiraya veren de üzerine düşeni yaparak makul bir sürede kiralananı yeniden kiraya vermek için çabalamalıdır. Bu makul sürede kiracının ödeyeceği miktar tazminat niteliğindedir. Kefilin sorumluluğu ise sözleşme kapsamındaki borçlar için geçerli olacaktır. Sözleşmede belirtilmemişse erken tahliye halinde oluşan zararlardan kefil sorumlu tutulamayacaktır çünkü tazminat niteliğindeki bu borç sözleşmeden doğan bir borç olmadığı için kefilin sorumluluğundan bahsedilemeyecektir.

    Adi kefilin sorumluluğunun doğması için bir diğer husus ise borçlu aleyhine Türkiye’de takibin imkansız hale gelmesi, borçlunun iflasına karar verilmiş olması veya icra takibinden sonuç alınamaması gereklidir. Bununla birlikte, ortak borçlu – müteselsil kefalet söz konusu ise alacaklı doğrudan kefilin sorumluluğuna gidebilecektir.

    IV. Sonuç

    Kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için sözleşme yazılı yapılmalıdır. Sorumlu olunacak azami miktar ve kefalet tarihi belirtilmelidir. Müteselsil kefil olması durumunda, kişinin bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kefil olan kişi evli ise ayrıca eşinin rızası da yazılı bir şekilde alınmalıdır. Kefalet ilişkisinde sorumlu olunan kısım asıl sözleşmedeki borçlarla ve kararlaştırılan azami miktarla sınırlıdır. Aksi sözleşmede kararlaştırılmadıkça bunun dışındaki borçlardan kefilin sorumluluğuna gidilemeyecektir. Kira hukukunda bunun en önemli örneği ise sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça erken tahliye tazminatı için kefile başvurulamamasıdır.

    • Örnek Yargıtay Kararları

    Yargıtay 12. HD, 19/04/2022 T, 2022/2412 E, 2022/4800 K.

    “Somut olayda, takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 15.03.2018 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 15.03.2018 tarihli olmakla 6098 Sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden sonra imzalandığından TBK’nın kefalete ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği açıktır. Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine ilişkin el yazısı ile yazılmış bir ibare bulunmamaktadır. Bu durumda TBK’nin 583. maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu anlaşılmaktadır.

    O halde, mahkemece davalı kefil B.M. hakkındaki davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde adı geçen kefil hakkında da itirazın kaldırılması ve tahliyeye dair karar verilmesi ve istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir…”

    Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 24/02/2016 T, 2015/4402 E, 2016/1285 K.

    “…2- Davalı kefilin temyiz itirazlarına gelince; Taraflar arasında düzenlenmiş 01/12/2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesini davalı R.K. müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK ‘nın 583. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.” düzenlemesi yer almaktadır. Yasada tarif edilen şekle aykırı düzenlenen kefalet sözleşmesine istinaden kefalet sorumluluğu doğmaz. Somut olayda kira sözleşmesi, 6098 Sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden sonra imzalanmış olduğundan, kefaletin şekil şartları 6098 Sayılı TBK hükümlerine tabidir. Kira sözleşmesinde, kefilin sorumlu olduğu miktar, kefalet tarihi ve müteselsilen kefil olduğuna ilişkin açıklamalar kefilin el yazısı ile belirtilmediğinden, yasal şekle uygun verilen bir kefalet söz konusu olmadığından, davalı kefilin borçtan sorumlu tutulması mümkün değildir. Bu nedenle bu davalı kefil hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

    Hüküm bu nedenle bozulmalıdır…”

    Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 09/02/2016 T, 2015/10055 E, 2016/709 K.

    Davalı kefilin kefilliği ve sorumluluğu sözleşme kapsamındaki borçlar için geçerlidir. Taraflar arasındaki sözleşmede kefilin erken tahliye halinde oluşan zararlardan kiracı ile birlikte sorumlu olacağına ilişkin açık bir düzenleme yapılmadığı gibi sorumluluğunun kapsamı ve sınırları da tayin edilmemiştir. Kefilin sorumluluğu sözleşme süresince geçerli olup, davalı kefilin sözleşme sona erdikten sonraki erken tahliyeye bağlı olarak istenen alacak kalemleri yönünden sorumlu olduğu düşünülemez. Kaldı ki erken tahliye nedeniyle yeniden kiraya verme süresi (makul süre) kirası aslında bir kira alacağı olmayıp tazminat niteliğindedir. Mahkemece davalı kefilin sorumluluğunun bu kapsamda tayin edilerek tazminat niteliğindeki alacaktan kefilin sorumlu olmaması nedeniyle kefil yönünden asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir…”

    Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 13/02/2013T, 2014/7158 E, 2014/9816 K.

    “…Sözleşmenin eki olan protokolün 21.maddesinde; kefaletin kira bedellerine ilişkin olup diğer yükümlülüklerin kefalet kapsamı dışında olduğu belirtilmiştir. Kural olarak kefilin sorumluluğu sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça erken tahliye tazminatı isteklerini kapsamaz. Kaldı ki taraflar arasında imzalanan protokolün 21.maddesinde bu hususa değinilerek kefilliğin sadece kira bedellerine yönelik olup diğer yükümlülükleri kapsamadığı belirtilmiştir. Mahkemece feshi ihbar süresine ilişkin sözleşmenin 4.maddesi ile kefilin sorumluluğuna ilişkin ek protokolün 21.maddesi hükümleri göz önünde tutulmaksızın yazılı şeklide karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır…”(Y6HD, 13/02/2013T, 2014/7158 E, 2014/9816 K)

    Kaynakça:

    • Kılıçoğlu, Mustafa, Kira Hukukundan doğan Tahliye Tespit Uyarlama Tazminat Ve Alacak Davaları, 2022, İstanbul: Platon Plus Yayıncılık
    • Yavuz, Cevdet, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 2014, İstanbul: Beta Yayıncılık