You are currently viewing Derneklerde Örgüt Unsuru

Derneklerde Örgüt Unsuru

I- Genel Olarak Dernek Örgütlenmesi

Tüzel kişiler, kendini meydana getiren kişilerden bağımsız bir hak süjesidir. Bir tüzel kişinin mevcut hukuk düzeni tarafından hak süjesi olarak tanınabilmesi için, bünyesinde üç unsuru bulundurması gerekmektedir.

Bir topluluğun tüzel kişi olarak nitelendirilebilmesi için en temel koşul, o topluluğun belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek gayesiyle bir araya gelmesidir. Amacı olmayan bir topluluğun tüzel kişilik olarak nitelendirilmesi mümkün değildir ancak yalnızca ortak amacın bulunması bir topluluğun tüzel kişilik olarak nitelendirilebilmesi için yeterli değildir. Bunun yanında o topluluğu meydana getiren kişilerden bağımsız bir yapısının bulunması gerekmektedir.

Tüzel kişinin onu meydana getiren unsurlardan bağımsız bir yapıya kavuşması ise ancak örgütlenmeyle gerçekleşmektedir. Örneğin bir sanatçıyı dinlemek amacıyla konsere giden seyircilerin veya bir mekanda kahvaltı yapmaya giden insanların örgütlenme iradesinden söz edemeyeceğimiz için bu topluluğu tüzel kişi olarak değerlendirmemiz mümkün değildir. Türk Hukuk sisteminde tüzel kişilerde sınırlı sayı (numerus clausus) ilkesi geçerlidir. Bu İlke gereği kanunda düzenlenmemiş bir yapı tüzel kişi olarak kabul edilmemektedir. Örneğin Türk Borçlar Kanunu’nun 620. maddesinde düzenlenen adi şirket, kanunda tüzel kişi olarak nitelendirilmediği için amaç ve örgütlenme unsurlarını gerçekleştirmesine rağmen kendisini meydana getiren kişilerden bağımsız bir varlığı söz konusu değildir. Yine apartman ve toplu yapı yönetimlerinde Kat Mülkiyeti Kanunu’nda tüzel kişilik verilmediği için bu yapıların tüzel kişilikleri yoktur.

Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen tüzel kişi tiplerinden birisi de derneklerdir. Derneklerin, yapıyı meydana getiren kişilerden bağımsız bir hak süjesi olarak nitelendirmemiz için tüzüklerinde yer alan amacı gerçekleştirmek için örgütlenmiş olması gerekmektedir. Derneklerde örgütlenme, iç ilişkide derneğin nasıl yönetileceği dış ilişkide ise derneğin nasıl temsil edileceğinin belirlenmesidir[1].

Derneklerin örgütlenmesi de organlarının derneğin amacını gerçekleştirecek şekilde oluşturulmasıyla gerçekleşmektedir. Dernekler, gerçek kişiler gibi kendi başlarına hukuki ilişkiye giremeyecekleri için bunu organları aracılığıyla gerçekleştirmektedirler. Organlar; yetkilerini kanundan veya dernek tüzüğünden alan, derneğin tüzüğündeki amacı gerçekleştirmek için dernek adına karar alan, üçüncü kişiler ile hukuki ilişkiye giren yapılardır. Bu nedenle dernekler için örgütlenme yapısı en az derneğin amacı kadar önemlidir. Derneklerde varlıklarını sürdürebilmek ve tüzüklerinde yer alan amaca ulaşabilmek için sağlıklı bir örgütlenme yapısının bulunması şarttır.

Derneklerde sağlıklı bir örgütlenme yapısından bahsedebilmemiz için de dernek, organlarının neler olduğunu ve bu organlarının görev ve yetkilerini, organları birbirleriyle olan ilişkilerinin ne şekilde yürüdüğünü net bir biçimde belirlemelidir.

Kanun koyucu da derneğin örgütlenememesinin yaptırımını derneğin kendiliğinden sona ermiş sayılacağı sonucuna bağlamıştır[2]. Kanunda derneklerde bulunması gereken üç organı sayılmıştır. Bunlar; genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur (TMK md. 72).

II- Dernek Organlarının Sınıflandırılması

Dernek organları doktrinde çalışma, kuruluş şekilleri, dayanağı gibi ölçütlerle çeşitli sınıflara ayrılmıştır[3]. Buna göre, derneği dış ilişkide temsil etmesi açısından iç organ (genel kurul, denetleme kurulu), dış organ (yönetim kurulu), karar almada mı yoksa icrai faaliyette bulunmakta mı yetkili olduğu açısından karar organı (genel kurul) yürütme organı (yönetim kurulu) ve son olarak da kuruluşunun kanun tarafından mı zorunlu tutulduğu yoksa derneğin iradesine mi bırakıldığı yönünden zorunlu organ (genel kurul, denetleme kurulu, yönetim kurulu), iradi organ (onur kurulu) gibi sınıflara ayrılmıştır. Dernek organlarının sınıflandırılmasında en temel ayrım zorunlu organ – iradi organ ayrımı olduğu için onun üzerinde duracağız.

a) Zorunlu Organlar

Derneğin zorunlu organları, her dernekte mutlaka bulunması gereken, bulunmadığı takdirde derneği kapanmış sayılma yaptırımıyla karşı karşıya bırakacak organlardır çünkü derneğin zorunlu organları, özellikle de genel kurullar, dernek örgütlenmesinin ana çekirdeğini oluşturan, derneğe hayat veren yapılardır. Derneklerin kanundan kaynaklı olarak bulunması zorunlu olan organları genel kurul, yönetim kurulu ve denetleme kuruludur (TMK m.72). Eski Medeni Kanun’da dernekler için zorunlu organ olarak yalnızca genel kurul ve yönetim kurulu düzenlenmişti.

Çağın gereklilikleri karşısında denetleme kurulu da derneğin zorunlu organları arasına dahil edildi. Kanunda zorunlu organların görev ve yetkileri sadece ana hatlarıyla çizilmiş, görev ve yetkilerin neler olduğu ve ne şekilde kullanılacakları konusundaki düzenlemeler derneğin takdirine bırakılmıştır. Dernekler Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca da dernekler tüzüklerinde zorunlu organlarının görev ve yetkilerini göstermek zorundadır.

b) İradi Organlar

Dernekler hukukunda serbestiyet ilkesi hakim olduğundan, derneklerin kanunda sayılan zorunlu organlar dışında başka organlar oluşturmasına da imkan tanınmıştır. Uygulamada da dernekler, zorunlu organların iş yükünü azaltmak ve örgütlenmesini güçlendirmek amacıyla seçimlik organlar oluşturdukları gözlemlenmektedir. İradi organların neler olduğu veya kaç kişiden oluşması gerektiğine dair kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır.

Dernekler kendi gereksinimleri doğrultusunda kanuna ve dernek tüzüğüne aykırı olmamak kaydıyla diledikleri şekilde organ oluşturma serbestisine sahiptir[4]. Dernekler aynı zorunlu organlarında olduğu gibi iradi organların da görev ve yetkilerini tüzüklerinde düzenlemek zorundadır. İradi organlar, zorunlu organların iş yüklerini azaltmak amacıyla oluşturuldukları için zorunlu organların yetkilerini ortadan kaldırmamaktadır. Ayrıca derneğin feshine karar vermek gibi genel kurulun devredilemez yetkileri arasında yer alan yetkilerin de zorunlu organlardan alınıp iradi organlara devri mümkün değildir. Örneğin dernek disiplin kurulu oluşturarak üyelerin dernek ile ilişiklerinin kesilmesini bu kurula bırakabilir ancak üyenin bu karara itirazı halinde üyelerin üyelikten çıkarılmasına ilişkin son kararı verme yetkisi genel kurula ait olduğu için son söz yine genel kurula ait olacaktır. Genel kurulun toplanması ise tüzükte belirtilen sürenin gelmesi, beşte bir üyenin başvurusu, yönetim kurulu kararı ve denetleme kurulu kararı ile olmak üzere dört durumda gerçekleşmektedir[5].

  1. Jale Akipek, T. A. (2020). Kişiler Hukuku. İstanbul: Beta Yayınları.
  2. TMK Madde 87- Dernekler, aşağıdaki hâllerde kendiliğinden sona erer: 1. Amacın gerçekleşmesi, gerçekleşmesinin olanaksız hâle gelmesi veya sürenin sona ermesi, 2. İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması, 3. Borç ödemede acze düşmüş olması, 4. Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hâle gelmesi, 5. Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması.
  3. Oğuzman, Kemal, (2020). Kişiler Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi
  4. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2015/20363 E., 2015/18995 K. sayılı 22.12.2015 T. Kararı: “……… davalı dernek tüzüğünün 29. maddesinde, onur ve danışma kurulunun derneğin en yüksek organı olduğu, kurulun Bakırköy’ün ticari ve iş hayatında geniş bilgi ve tecrübeleri olan, dernek asil ve şeref üyeleri arasından seçilen 40 kişiden oluşacağı ve genel kurulca üç yıl için seçileceği, müddeti biten kişinin yeniden seçilmesinin mümkün olduğu, dernek kurucuları ve yönetim kurulu eski başkanları ile yürürlükteki yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin, onur ve danışma kurulunun tabii üyesi oldukları, onur ve danışma kurulunun ilk toplantısında kendine bir başkan, üç başkan vekili ve iki sekreter üye seçeceği aynı üyenin iki dönem üst üste başkan seçilebileceği, kurulun yılda en az 2 defa kurul başkanının daveti ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanarak konuları müzakere ve karara bağlayacağı, kurul kararlarının istişari nitelikte olup yönetim kurulunu bağlamayacağı, onur ve danışma kurulu toplantılarına uzmanlar, yöneticiler veya öğretim üyelerinin görüş bildirmek üzere davet edilebileceği, bu kişilerin oylamaya katılamayacağı hükme bağlandığı ve davalı derneğin onur kurulunun 40 kişiden oluşması gerektiği halde, 09.12.2012 tarihli genel kurulda onur kuruluna toplamda 47 kişi seçildiği anlaşıldığından; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında, davalı derneğin 09.12.2012 tarihli genel kurulunda dernek tüzüğünün 29. maddesine açıkça aykırı olarak genel kurul gündeminin 8. maddesine göre 47 kişinin onur kuruluna seçildiği gözetildiğinde, bu seçimin tüzüğe aykırı olarak yapıldığı bu nedenle onur kurulu seçimine ilişkin kararın iptali gerekirken davanın tamamen reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
  5. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2016/849 E., 2016/9973 K. sayılı 21.06.2016 T. Kararı: “5253 sayılı Dernekler Kanununda, dernek genel kurullarının toplanma usulüyle ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Bu Kanunun 34. maddesinde; “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde aynı konuları düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı” hükme bağlanmıştır. Türk Medeni Kanununun 75. maddesinin (1.) fıkrasında; “genel kurulun, yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı başvurusu üzerine yönetim kurulunca olağanüstü toplantıya çağrılacağı”; aynı maddenin (2.) fıkrasında ise, “yönetim kurulu genel kurulu toplantıya çağırmazsa, üyelerden birinin başvurusu üzerine sulh hakimince, üç üyenin genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendireceği” hükme bağlanmıştır. Bu hüküm emredici niteliktedir. Burada, üyelerden beşte birinin olağanüstü toplantı talebinin yerinde olup olmadığına, talebin gerekçesinin bulunup bulunmadığına bakılmaz. Beşte bir üyeye tanınan, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırma hakkı, dernek tüzüğünün 12. maddesinde de yer almaktadır. Olayda beşte biri aşan sayıda üyenin, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırma talebini dernek genel merkezine usulünce ulaştırdıkları, dernek yönetim kurulunun bu talebin gereğini Yönetmelikte gösterilen süre içinde yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Beşte bir üyeye tanınan olağanüstü genel kurul toplanmasına ilişkin başvurunun yönetim kurulunca karşılanmaması durumunda, üyelerden birinin başvurusu üzerine, üç üyenin sulh hukuk hakimliğince genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmakla görevlendirilmesi yasa gereğidir. Bu bakımdan “yeni bir genel kurul yapma gerekçesinin bulunmadığı, sadece beşte bir üyenin imzasının da genel kurulun olağanüstü toplanması için yeterli olmadığı” yönündeki yerel mahkeme gerekçesi yasal ve yerinde değildir. Ne var ki, dava sırasında mahkemece karar verilmeden önce, davalı dernek, 28.12.2014 tarihinde yönetim kurulunun aldığı karar doğrultusunda olağanüstü genel kurul toplantısı yapmış ve bu toplantıda, beşte bir üyenin başvurusunda yer olan olağanüstü toplantı talebindeki gündem maddeleri de görüşülüp karara bağlanmıştır. Başka bir ifade ile, beşte bir üyenin olağanüstü toplantı talebi yerini bulmuştur. Bu halde, çağrı kurulu teşkiline artık lüzum kalmamıştır. Davanın sadece bu gerekçe ile reddi gerekirken, “beşte bir üyenin başvurusunun olağanüstü toplantı için yeterli olmadığı” gerekçesiyle reddedilmesi doğru değil ise de, verilen ret kararı yukarıda gösterilen sebeple sonucu bakımından doğru olduğundan gerekçesi değiştirilmek suretiyle sonucu bakımından usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 21.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.