You are currently viewing Vekaletsiz İş Görme

Vekaletsiz İş Görme

Türk Borçlar Kanunu’nun 526 ile 531. maddeleri arasında düzenlenen vekaletsiz iş görme, bir kimsenin hukuken yetkili veya yükümlü olmamasına karşın başkası hesabına iş yapmasını ifade etmektedir. Vekaletsiz iş görmede iki taraf arasında sözleşme ilişkisi bulunmamasına karşın iş gören ile iş sahibi arasında borç ilişkisi doğmaktadır. 818 sayılı eski Borçlar Kanunu’nda “vekaleti olmadan başkası hesabına tasarruf” başlığı altında düzenlenmekteydi. Burada tasarruf ile kast edilenin hukuki işlemler olması kanun hükmünün kapsamını daraltmaktaydı çünkü vekâletsiz iş görme ile kastedilen yalnızca hukuki işlemler değil, maddi fiil ve hareketler de kastedilmektedir. Bu nedenle kanun koyucu yeni kanunda maddelerin başlığını “vekaletsiz iş görme” olarak düzenlemiştir. Hukukumuzda “gerçek vekaletsiz iş görme” ve “gerçek olmayan vekaletsiz iş görme” olarak iki farklı vekaletsiz iş görme biçimi düzenlenmiştir.

  1. Gerçek Vekaletsiz İş Görme

Gerçek vekaletsiz iş görmede, iş gören bu iş yapılmasında kendisine vekalet verilmemesine karşın iş sahibine menfaatine ve onun amacına uygun olarak hareket etmektedir. Örneğin bir kişinin arkadaşının borcunu onun adına ödemesi veya kapısı kırılan komşusunun kapısını tamir ettirmesi gerçek vekaletsiz iş görme durumlarına örnektir.

Bir eylemin gerçek vekaletsiz iş görme kapsamında değerlendirebilmemiz için o eylemin bazı şartları karşılaması gerekmektedir. İlk olarak vekaletsiz iş görmenin konusunu oluşturan iş görme eyleminin gerçekleşmesi gerekmektedir ve bu eylem iş sahibinin yasaklamasına aykırı olarak gerçekleştirilmemelidir. Bu bakımdan yalnızca hukuki işlemler değil tüm insan fiilleri iş görme kapsamına girmektedir. Her insan eylemi vekaletsiz iş görme kapsamına girmemektedir. Kişinin pasif olarak yer aldığı kaçma ve sakınma eylemleri, sadece başkasına zarar vermek amacıyla yapılan hukuka aykırı fiiller ve yalnızca iş sahibinin şahsen yerine getirebileceği eylemler vekaletsiz iş görme kapsamı dışındadır. İş sahibinin eylemi yasaklaması açıkça olabileceği gibi kişi örtülü olarak da yasaklamış olabilir. Ne var ki bu yasaklama hukuka ve ahlaka aykırı olmamalıdır. Eğer iş sahibinin açıkça yasakladığı eylem iş gören tarafından yapılırsa ve bu yasaklama hukuka ve ahlaka aykırı değil ise bu durumda gerçek olmayan vekaletsiz iş görmeden bahsederiz.

Bir eylemi vekaletsiz iş görme kapsamında değerlendirebilmemiz için gereken diğer bir koşul da bu eylem ile görülen işin başkasına ait olması ve iş görene bu eylemi gerçekleştirmesi için iş sahibi tarafından bir yetki verilmemiş olmasıdır. Vekaletsiz iş görmede iş gören, yaptığı eylem ile başkasının menfaat alanına müdahale etmektedir. İş gören yaptığı eylemde kendi adına menfaat elde ediyor olsa bile, elde ettiği menfaat iş sahibinin menfaatini aşmamalıdır. İş görenin yapmış olduğu eylem sonucunda iş sahibinden daha fazla menfaat elde ettiği durumlarda vekaletsiz iş görmeden söz etmemiz mümkün olmayacaktır. Vekaletsiz iş görmede diğer şart ise iş görenin, iş yapma konusunda iş sahibine karşı yükümlülüğü veya yetkisinin bulunmaması yani vekaletinin olmamasıdır. Yasa hükmünde bahsedilen vekaletsiz olma durumu yalnızca iş sahibi ile aralarında vekalet sözleşmesi bulunmadığını değil daha geniş anlamda iş sahibi ile iş gören arasındaki iç ilişkide o işin yapılmasına dair hiçbir yetkinin bulunmadığını ifade eder. İş gören ile iş sahibi arasında vekalet sözleşmesi bulunduğu durumlarda da vekaletsiz iş görme eyleminden bahsedebiliriz. İş görenin vekalet sözleşmesiyle kendisine verilen yetkinin dışına çıkarak yapmış iş sahibinin menfaatine yapmış olduğu iş görme eylemleri de vekaletsiz iş görme hükümleri kapsamındadır. Bundan dolayı iş görme eylemleri nedeniyle yapmış olduğu masrafları TBK m. 529 kapsamında iş sahibinden talep edebilecektir. (Yargıtay 13. HD., E. 2016/28472 K. 2020/2129 T. 14.2.2020).

Gerçek vekaletsiz iş görmeye ilişkin son koşul ise iş görenin başkasının işini görme iradesi ile hareket etmesidir. Burada başkasının işini görme iradesine sahip olmaktan kasıt, başkasının adına iş yaptığının bilincinde olmak değil, genel olarak iradesinin iş görme eyleminin sonucuna yönelmesini ifade etmektedir. Bu nedenle, ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin vekaletsiz iş görmeleri mümkün olmayacaktır.

Vekaletsiz iş görmede taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmasa da iş görme eylemi sonucu iki tarafın da borçları doğmaktadır. Öncelikli olarak iş gören, iş sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun hareket etmek zorundadır. Vekaletsiz iş görmede iş görenin sorumluluğu Türk Borçlar Kanunu’nun 527. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre iş gören, iş görme eylemi sırasında her türlü ihmalinden sorumludur. İş görenin sorumluluktan kurtulabilmesi için ya iş görme eylemi ile ortaya çıkan zarar arasında nedensellik bağının kesildiğini ispat etmesi ya da iş görme eylemini gerçekleştirmemiş olsaydı bile bu zararın meydana geleceğini ispatlaması gerekmektedir. İş görenin sınırlı ehliyetsiz olduğu durumda ise iş gören yalnızca yaptığı işlemden dolayı zenginleştiği ya da kötü niyetle elden çıkardığı miktarlar bakımından sorumludur.

Vekaletsiz iş görmede iş sahibinin sorumluluğu ise Türk Borçlar Kanunu’nun 529. maddesinde düzenlenmiştir. İş sahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde, iş görenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. İş gören, gerekli özeni göstermiş olduğu takdirde ise umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa dahi iş sahibi sanki eylem kendi menfaati doğrultusunda gerçekleşmiş gibi sonuçlara katlanmak zorundadır.

Türk Borçlar Kanunu’nun vekaletsiz iş görme ile ilgili son kanun maddesi ise iş sahibinin vekaletsiz iş görmesinin sonuçlarını düzenlemektedir. Buna göre vekaletsiz iş görme eylemi iş sahibi tarafından uygun bulunursa iş gören ile aralarındaki ilişkide vekalet sözleşmesi hükümleri uygulanır. İş sahibi, irade açıklamasıyla işi uygun bulur. İş sahibinin irade açıklaması yenilik doğrucu bir haktır ve etkilerini geçmişe etkili olarak doğurur.

2. Gerçek Olmayan Vekaletsiz İş Görme

Hukukumuzda düzenlenen bir diğer vekaletsiz iş görme türü olan gerçek olmayan vekaletsiz iş görme üç farklı koşulda gerçekleşmektedir. Buna göre ilk olarak iş gören iş sahibinin menfaatine iş görme eylemini gerçekleştirmekte ancak olay özelinde iş sahibinin menfaati bu iş görme eyleminin yapılmasını gerektirmemekte veya iş sahibinin bu iş görme eyleminin yapılmasıyla ilgili hukuka ve ahlaka uygun yasaklaması bulunmaktadır. Bir diğer durum iş gören, iş görme eylemini, başkasına ait olduğunu bilerek veya bilmeyerek kendi menfaatine yapmaktadır. Son durumda ise iş gören başkasına ait bir işle, iş sahibine karşı o işi yapmaya yetkili olmayan üçüncü bir kişinin yararına, bu sonuncunun vekaletine uğraştığı durumlardır.[1] Örneğin bir taşınmazın paydaşının diğer paydaşlara ait payları kendi payı gibi kiraya vermesi gerçek olmayan vekaletsiz iş görme durumuna örnektir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 1974/111 K. 1974/213 T. 31.01.1974).

Gerçek olmayan vekaletsiz iş görmenin haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme ile birçok benzerliği bulunsa da hatta kimi gerçek olmayan vekaletsiz iş görme durumlarında sebepsiz zenginleşmeye ya da haksız fiile dayanarak tazminat talebinde bulunabilse de sonuçları açısından bu iki durumdan ayrılmaktadır. İş sahibi, haksız fiile ya da sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak iş görenden talepte bulunduğu durumda yalnızca uğradığı zararın tazminini isteyebilecekken, gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hükümlerine dayanarak talepte bulunduğu durumda iş görenin vekaletsiz iş görme sayesinde elde etmiş olduğu tüm menfaatleri talep edebilecektir.

Gerçek olmayan vekaletsiz iş görmenin unsurları gerçek vekaletsiz iş görme unsurları ile aynıdır ancak gerçek vekaletsiz iş görmede iş gören iş sahibinin menfaatine ve onun iradesine uygun olarak iş yaparken gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede iş sahibinin menfaatine ve iradesine aykırı hareket etmektedir. Gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede, iş sahibinin menfaatine aykırı olarak eylemde bulunulduğu için iş görenin sorumluluğu açısından gerçek vekaletsiz iş görme eyleminden farklı sonuçlara bağlanmıştır. Gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede TBK 530. madde uyarınca iş sahibi, menfaatine aykırı iş görülmüş olsa da zenginleştiği ölçüde iş görenin iş görme eylemi nedeniyle girmiş olduğu borçlardan ve uğradığı zararlardan kurtarmakla yükümlüdür. Gerçek vekaletsiz iş görmede iş sahibi iş görme sonucu istediği menfaati elde edemese de iş görenin gerekli özeni gösterdiği durumlarda iş görenin uğradığı zararları ve girmiş olduğu borçları gidermekle yükümlüyken, gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede iş sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine aykırı iş görme eylemi yapıldığı için iş sahibi iş görme eylemi sonucu zenginleşme elde edemediği takdirde iş görenin borçlarından ve uğradığı zararlardan sorumlu değildir. İş sahibinin iş görmeyi uygun bulması açısından gerçek olmayan vekaletsiz iş görme için de TBK m. 531 hükmü uygulama bulacaktır. Buna göre gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede de iş sahibi yapılan işe icazet vermesi halinde iş gören ile aralarında vekalet sözleşmesi hükümleri uygulanacaktır.

3.Vekaletsiz İş Görme ile ilgili emsal Yargıtay kararları

3.1. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2016/28472 K. 2020/2129 T. 14.2.2020:

“…Davacı eldeki bu davasında, her ne kadar davalıdan aldığı vekaletname kapsamına göre davalıya ait taşınmazda bir takım inşaat ve tadilatlar yaptırdığını ileri sürmüş ise de; dosyada mevcut Astana Büyükelçiliği’ne ait 10.10.2011 tarihli vekaletnamenin gerçekten mahkemenin de kabulünde olduğu üzere inşaat ve tadilata ilişkin olmadığı, elektrik, su, doğalgaz ve benzeri işlerin yürütülmesi amacıyla verildiği görülmektedir. Bilindiği üzere, vakıaları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak ve uygulanacak kanun hükmünü tespit edip, tatbik etmek hakime aittir. Somut olayda, davacı, davalının taşınmazı için birtakım masraflar yaptığından bahisle, bunların tahsilini talep etiğine ve ortada da buna ilişkin bir vekaletname olmadığına göre, davada vekaletsiz iş görme hükümlerinin uygulanması gerekeceği açıktır. Türk Borçlar Kanunu’nun 529. maddesinde; ”İş sahibi, işin kendi menfaatine yapılması halinde, iş görenin durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hakimin taktir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. ..İş gören yapmış olduğu giderleri alamadığı taktirde, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma hakkına sahiptir.” düzenlemesi mevcuttur. Somut olayda, davacı davalıya ait taşınmazda değişik iş sayılı dosyada bilirkişi marifetiyle tespit edilen imalatları yaptığını bildirmek ve bunlara ilişkin dosyaya bir takım ödeme belgeleri sunmakla; davalının bunlara ilişkin savunması üzerinde durulup, gerçekten bu imalatların davacı tarafından yaptırtılıp yaptırtılmadığı, yaptırtılmış ise bunların tespit edilen parasal miktarlarda olup olmadığı hususu ile davalının diğer savunmaları üzerinde de durularak, sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle gerekçede davacı ve davalı sıfatları da karıştırılarak yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir…”

3.2. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 1974/111 K. 1974/213 T. 31.01.1974

“…Taşınmazın diğer bölümleri için açılan dava vekaletsiz tasarruf nedeni ile davalıların elde ettikleri menfaatin devrine ilişkin bulunmaktadır. Bu hususta karar verilebilmek için her şeyden önce dava tarihine kadar davalıların bu daireleri kimlere ve ne miktar kira parası alınmak suretiyle üçüncü kişilere kiralanmış olduğunun tespiti zorunludur. O halde tarafların iddia ve savunmaları dairesinde soruşturma yapılarak gerçekten davalılar üçüncü kişilere bu yerleri kiraya vermiş ve kira parası almışlar ise davacı payına düşen miktarın hesaplanması ve davalıların da vekaletsiz tasarruf kurallarına göre apartman dairelerine yaptıkları giderlerden davacının payına düşen miktarın belirtilmesi ve takas nedeni ile davacının bir alacağı kalıp kalmadığının belli edilmesinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Bu yönler gözetilmeden karar verilmesi bozmayı gerektirir…”

  1. Yavuz, Cevdet. Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler. Beta, 2019.

    KAYNAKÇA

    Tandoğan, Halük. Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri. Vedat Kitapçılık, 2010.

    Yavuz, Cevdet. Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler. Beta, 2019.