You are currently viewing İş Kazaları Nedeniyle Açılacak Tazminat Davaları

İş Kazaları Nedeniyle Açılacak Tazminat Davaları

1.Giriş

Tarihsel süreç içerisinde sanayileşme ile birlikte, özellikle emeklerini ortaya koyarak yoğun bir şekilde çalışan işçilerin sağlık ve güvenlik içinde çalışmalarının sağlanması ve sürdürülmesi meselesi en önemli sorunlardan birisi olmuştur.

Ülkemizde de yaşanan iş kazalarının sayıları oldukça dikkat çekicidir. İş kazalarının meydana gelmeden önce önlenmesi büyük önem arz etmektedir ve bu bağlamda iş sağlığı ve güvenliği açısından işin düzenlenmesi çerçevesinde işverenlere önemli yükümlülükler getirilmiş bulunmaktadır. Ancak bir toplumda iş kazalarının önlenmesi, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması yükümlülüğü sadece işverenlere ait değildir, devletin ve sendikaların da görevleri bulunmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre; iş kazaları sonucunda her gün 3-4 işçi hayatını kaybederken 6-7 işçi ise sürekli iş göremez hale gelmektedir. Elbette ki bu rakamlara, SGK verilerine yansımayan kayıt dışı işçiler de eklendiğinde oldukça ciddi bir tablo karşımıza çıkmaktadır.

2) İş Sağlığı ve Güvenliği

İş sağlığı ya da işçi sağlığı olarak ifade edilen kavramların çeşitli tanımlamaları yapılmaktadır. Genel bir ifade ile iş sağlığı; “işçinin çalışma şartlarından ve iş yerinde kullanılan araç, gereçlerden kaynaklanabilecek tehlikelerin asgari düzeye çekildiği, sağlıklı bir iş ortamı” şekline tanımlanmaktadır. Diğer bir tanıma göre iş sağlığı, “iş yerinde işçinin işe başlamadan önceki sağlık durumunu korumayı, bu nedenle de işçinin sağlığının bozulmaması için gerekli koşulların sağlanmasıdır”.

İş güvenliği ise, “işçinin işin görülmesi esnasında karşılaşabileceği tehlikelerden zarar görmesini önlemek amacıyla gerekli hukuki ve teknik önlemlerin alınması” anlamına gelmektedir. İş güvenliği kapsamına bakıldığında çalışma koşullarının hukuk normlarıyla düzenlenmesi, çalışanların tıbbi ve teknik önlemler ile koruma altına alınması, işyerlerindeki tehlikelerin ortadan kaldırılması ve bu çalışmaların sistemli bir şekilde organize edilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği konusundaki düzenlemeler “İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği” altında yer almaktaydı. 2012 yılında 6331 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” uzun yıllar sonunda çıkarılmıştır.

İş kazalarının yol açtığı maddi ve manevi olumsuzluklar, işçi ve işvereni doğrudan etkilemektedir. Mevzuatımız iş sağlığı ve güvenliği bağlamında işverenlere çeşitli yükümlülükler getirmektedir. İşverenler iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak her türlü önlemi almakla yükümlü iken, işçiler de işverenler tarafından alınmış olan tedbirlere uymakla yükümlüdür. İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması zorunluluğu, işverenin işçiyi gözetme borcunun kapsamında yer alan başlıca yükümlülüklerinden birisidir. Bu çalışmamızda, işverenin gözetme borcu ve bu çerçevede hukuki sorumluluğu üzerinde durulmuştur.

3)İş Kazası Tanımı

İş sağlığı ve güvenliğinin temel yansımalarından biri kuşkusuz iş kazalarıdır. Sağlık ve güvenlik önlemlerinin yetersiz kalması istenmeyen sonuçları beraberinde getirmektedir. İş kazaları gerek işçinin bireysel hatalarından veya sağlık problemlerinden gerekse de işletme faktörlerinden ortaya çıkabilir. Kaynağı ne olursa olsun iş kazaları işçi ve işletmeler için dikkat edilmesi, kaçınılması ve planlı bir şekilde organize olunması gereken bir konudur.

Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre iş kazasının tanımı; önceden planlanmamış, bilinmeyen ve kontrol altına alınamamış olan etrafa zarar verebilecek nitelikteki olaydır.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ise; önceden planlanmamış kişisel yaralanmalara, maddi zarara ve üretimin durmasına sebep olan olaydır.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre iş kazası; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olay olarak tanımlanmaktadır.

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre ise, bu Kanunun 13. maddesinde hükme bağlanan 5 durumda meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır. Bu 5 durum;

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.

İş Kazasının Unsurları

Meydana gelen kazanın iş kazası sayılabilmesi için bazı koşulların oluşması gerekmektedir. Bunlar;

1) Kazaya Uğrayanın Sigortalı Olması: Kimlerin sigortalı sayılacağı 5510 sayılı yasanın 4. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre;

Hizmet akdi ile işveren tarafından çalıştırılanlar, köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar, gelir vergisi mükellefi olanlar, esnaf ve sanatkârlar, ticari şirketlerin ortakları, tarımsal faaliyette bulunanlar, kamu idarelerinde çalışanlar vs. sigortalı sayılırlar.

Sigortalılar, işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı sayılacaklarından (5510 sayılı kanun madde 7 ve madde 8); bunların işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmemiş olması, bu niteliklerini ortadan kaldırmaz. (5510 sayılı kanun madde 92). Yani, sigortalı sayılanlar, Kuruma bildirilmeden bir kazaya uğrasalar dahi yine uğradıkları kaza iş kazası sayılacaktır. Sigortalı sayılmayan (5510 sayılı kanun madde 6) bir kimsenin uğradığı kazanın iş kazası olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

2) Sigortalının Yer Ve Zaman İtibariyle 5510/13. Maddede Sayılan Hususlardan Birine Göre Zarara Uğraması; mevzuatımıza göre kazaları iş kazası olarak kabul edebilmemiz için kazanın 5510 sayılı kanunun 13. maddesinde belirtilen şartlarda (bu şartlar yukarıda sayılmıştır) meydana gelmesi ve bunun sonucunda bir zarar oluşması gerekiyor.

3) Kazada Nedensellik “İlliyet” Bağının Bulunması; Bir kaza olayının sadece varlığı yeterli değildir; Sigortalının gördüğü “iş” ile meydana gelen “kaza” olayı arasında ve “kaza” olayı ile “uğranılan özür” arasında uygun illiyet bağı bulunması gerekir.

Görülen “iş” ile “kaza” arasında uygun illiyet bağı: İşçinin başına gelen kazanın iş kazası sayılabilmesi için kazanın iş ile ilgili olması gerekir. Örnek verecek olursak; sigortalı çalışan tekstil işçisinin işini yaparken elini, kullandığı kesim motoruna kestirmesinde uygun illiyet bağı mevcuttur.

“Kaza” ile “zarar” arasında uygun illiyet bağı: Meydana gelen zararın iş kazası sonucunda ortaya çıkmış olması gerekir. Örnek verecek olursak; metal eldiven verilmeyen tekstil işçisi, işini yaparken elini kullandığı kesim motoruna kestirmesi sonucunda hastaneye kaldırılırsa ve hastanede böbrek yetmezliğinden ölürse; İşveren işçinin ölümünden değil, elinin kesilmesinden sorumludur.

İlliyet Bağının Kesilmesi

İlliyet bağı 3 durumda kesilebilir.

a. Mücbir sebep: İşveren gereken tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen el de olmayan ve aynı zamanda da engelleyemeyeceği çeşitli nedenlerden dolayı zararın meydana geldiğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilir. Örnek: Deprem, sel vs.

b. İşçinin ağır kusuru: İşverenin emir ve otoritesi altında bulunan işçinin de iş sözleşmesinin tarafı olmasından kaynaklanan yükümlülükleri vardır. Yalnızca işverenin yükümlülüklerini yerine getirmesi beklenemez. Asgari olarak işçinin de emir ve talimatları yerine getirirken gerekli dikkat ve özeni göstermesi gerekir.

c. Üçüncü kişilerin ağır kusuru: Üçüncü kişilerin tam ve ağır kusuru da illiyet bağının kesilmesine sebep olur. İşverenin yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen üçüncü bir kişinin zarara neden olacak fiilini öngörmesi kendisinden beklenemez. Sorumluluğun kalkması için işverenin akdi ve kanuni yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerekir.