I- Genel Olarak Cezai Şart Kavramı
Cezai şart, herhangi bir sözleşmede, taraflara yüklenen edimlerin yerine getirilmemesi durumunda ifa edecekleri bir yükümlülüktür. Sözleşme tarafı, sözleşmeden doğan edimini yerine getirme noktasında kaçınır veya gecikirse cezai şarta katlanması gerekecektir. Cezai şartı sözleşmenin tarafları sözleşme akdedilirken belirler ve buna göre taraflar yerine getirmekle yükümlü oldukları sorumluluklarını hiç veya gereği gibi ifa etmez ise öngörülmüş olan cezai şartlarla yüzleşirler. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlali ile doğabilecek olan yan edimdir. Borcun hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi halinde, borçlunun alacaklıya karşı üstlendiği edim olarak tanımlanan cezai şart; kaynağını tarafların iradesinde bulur ve nedeni asıl borcun garanti altına alınmasıdır. Bu açıdan bakıldığı zaman cezai şart, sözleşmeye aykırılığa etkili bir silah olarak görünür ve bu sayede borçlu, zamanında ve gereği gibi borcunu ifa etmeye zorlanır.
A- Cezai Şart Nasıl Belirlenir?
Cezai şart sözleşme taraflarınca belirlenmekte olup bazı durumlarda aşırı olabilmektedir. Buna göre cezai şartın miktarının ne zaman aşırı kabul edileceği hakim tarafından takdir edilecektir. Cezai şartın aşırılığına ilişkin belirli bir sınırlama yoktur. Bu noktada aşırılık imzalanmış olan her sözleşmede, sözleşmenin taraflarının durumuna göre belirlenecektir. Bu noktada hakim ceza miktarının aşırı olup olmadığına ilişkin inceleme yaparken tarafların ekonomik durumu, borçlunun ödeme kapasitesi, borcun yerine getirilmemesindeki kusur derecesi gibi hususları dikkate alacaktır.
B- Cezai Şartın Unsurları Nelerdir?
1- Asıl Borç Bulunmalıdır
Yukarıda da değindiğimiz gibi cezai şart sözleşmelerde asıl borcun ödenmesi noktasında tarafların yükümlülüklerini yerine getirmeme durumlarını önlemek için alınan bir tedbirdir. Dolayısıyla ceza koşulunun ilk unsurunu asıl borcun varlığı olarak belirtmek gerekir. Asıl borcun nedeninin cezai şart açısından bir önemi bulunmamaktadır.
2- Cezai Şart Bağımsız Bir Edim Olmalıdır.
Cezai şart asıl borcun ödeneceğine ilişkin taahhüt işlevi gördüğünden asıl borç ile bağlı olmamalıdır. Aksine asıl borçtan ayrı ve bağımsız olması gerekir.
3- Cezai Şart Asıl Borcun Yanına Yan (fer-i) Borç Niteliğinde Olmalıdır.
Fer-i borcun akıbeti asıl borca bağlıdır. Asıl borcun geçersiz olması durumunda fer-i borç da geçersiz olacaktır. Bu nedenle cezai şartın talep edilebilmesi için asıl borcun geçerli ve muaccel olması gerekmektedir. Eğer asıl borç herhangi bir nedenle ortadan kalkarsa bu durumda fer-i borç da ortadan kalkacaktır. Asıl borç ile fer-i borcun yani ceza şartının arasındaki bağlılık cezai şartın muacceliyet zamanında son bulur. Cezai şart muaccel olduğu andan itibaren artık bağımsız bir borç niteliğini kazanacaktır.
C- Cezai Şart Çeşitleri
1- Seçimlik Ceza
Türk Borçlar Kanunu madde 179/1’e göre, bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir cezai şart kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadığı müddetçe alacaklı taraf, ya borcun ya da cezai şartın ifasını talep edebilecektir. Seçimlik ceza şartı bu açıklamadan anlaşılacağı üzere sözleşmenin alacaklısına seçimlik bir hak tanımaktadır. Alacaklı taraf asıl borcu veya cezai şartı talep edebilecektir ancak iki borcu birden talep etme hakkı bulunmamaktadır.
2- İfaya Eklenen Ceza Şartı
Ceza şartının bu hali Türk Borçlar Kanunu madde 179/2’de düzenlenmiştir. Buna göre “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Buna göre sözleşmede ifaya eklenen ceza şartı mevcut ise alacaklı hem ceza koşulunun hem de asıl borcun ifasını talep edebilir.
3- Dönme Ceza Şartı
Türk Borçlar Kanunu md. 179/3’te düzenlenmiş olan bu ceza şartına göre borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi , dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır. Yani dönme ceza şartı diğer iki ceza şartının aksine borçlu yararınadır. Borçlu dilerse cezai koşulu ifa ederek asıl borcu ifa yükümlülüğünden kurtulabilir.
II- İş Hukukunda Cezai Şartın Geçerlilik Koşulları
İş hukukunda getiriler cezai şartların, işçiye dayatma yoluyla kabul ettirilmiş olması uygulamada çok kez karşılaşılan bir durumdur. Bu gibi durumlarda işçiye hakkaniyete aykırı şekilde yükümlülükler getirilip, ifa edilmemesi halinde ciddi cezai şartlar getirilmektedir.
1- Cezai Şart Kanuna, Ahlaka, Kişilik Haklarına Aykırı Olmamalıdır
Tüm sözleşmelerde olduğu gibi, cezai şart sözleşmesinde de hukuk kurallarına aykırı olmama şartı aranır. İş sözleşmesine getirilen cezai şartlarda en çok kişilik haklarına aykırılık söz konusu olabilmektedir. Örneğin işçinin günde 12 saat çalıştırılmasını öngören iş sözleşmesi kanuna ve kişilik haklarına aykırıdır. İş sözleşmesinde cezai şartın, asıl sözleşmeye bağlılığı gereği, geçersiz sözleşme hükümleri nedeniyle uygulama alanı bulmayacaktır.
2- Asıl Sözleşmenin Geçerli Bir Şekilde Kurulması
Cezai şartın asıl hakka bağlı fer-i (yan) bir hak olduğundan bahsetmiştik. Bunun sonuçlarından biri de asıl sözleşmenin kaderine bağlılıktır. Yani asıl iş sözleşmesi kendine has geçerlilik şartlarını sağlamayıp geçersiz kabul edilirse cezai şartlarda geçersiz hale gelecektir. Örneğin, işçinin iradesini yansıtmayan ancak imzası olan bir sözleşme geçerli olmayacak ve cezai şartları da hüküm ifade etmeyecektir.
3- Karşılıklılık Esasına Uygun Olarak Eklenmiş Olması
İş sözleşmelerine eklenen cezai şartların karşılıklı olması en önemli şartlardandır. Aksi taktirde işveren ve işçi aynı seviyede olmayacağından işverenin üstünlüğü söz konusu olacaktır. Bu durum ise işçinin aleyhine olacaktır. Bu noktada iş sözleşmelerinde karşılıklılık esasının varlığı ile iki tarafından da çıkarları gözetilmektedir.
4- Cezai Şartın Hakkaniyete Uygun Olması
Cezai şartın hakkaniyete uygun olması adaletli olması gerektiği anlamına gelmektedir. Bu kapsamda asalet duygusunun tatminini sağlamak ve dolayısıyla kanuna uygun olsa dahi adalet duygusunu zedeleyecek hususlardan kaçınmaktır. Örneğin işveren ihtiyaç duyduğu hukuki yardımı maddi sorun yaşamadan alabilecek iken bazı durumlarda işçiler için hukuki yardıma başvurmak kolay olmayabilir. İşte tam da bu gibi durumları öngören adalet sistemi, iş hukukunu işçi lehine düzenlemiş, iş sözleşmelerinde de hakkaniyet kapsamını yargı kararlarıyla işçi lehine genişletmiştir.
İş sözleşmelerinde cezai şartın çok yüksek rakamlarda belirlenmesi hakkaniyete aykırı bir durum teşkil etmektedir. Böyle bir durum söz konusu olması halinde taraflar, cezai şartı ödemekten kaçınarak derhal hukuki desteğe başvurmalıdır. Türk Borçlar Kanunu madde 182/3 uyarınca “Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” Yani hakimin aşırı gördüğü cezayı kendiliğinden tayin etme yetkisi kanun tarafından verilmiş olup sözleşmede hakkaniyete aykırı bir husus bulunması halinde derhal hukuki destek alınması uyuşmazlığın çözülmesi için en sağlıklı yoldur.
III- İş Sözleşmelerinde Cezai Şart İle İlgili Örnek Kararlar
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/26725 E., 2020/185 K.
“Somut olayda; taraflar arasında akdedilen 01.09.2014 tarihli ‘özel eğitim kurumlarında görev alan eğitim personeline ait iş sözleşmesi formu’ başlıklı sözleşmenin 6.2. maddesinde: Öğretmen iş bu sözleşmenin imzalanmasından sonra veya ders yılının ortasında emeklilik, evlilik, eş tayini, kamu kurumuna geçiş, velayet veya başka hangi nedenle olursa olsun, fiili hizmetini hiçbir şekilde aksatamaz, Temel Eğitim Kanunundan doğan eğitimin sürekliliğini bozamaz ve sözleşme süresi içerisinde yürürlüğe girecek biçimde iş bu sözleşmeyi feshedemez, düzenlemesi mevcut olup, sözleşmenin bu maddesini ihlal eden personelin işverene, son aldığı aylık brüt ücretinin 10 katı tutarında maktu tazminat ödemeyi peşinen kabul ve taahhüt ettiği hükmü düzenlenmiştir. Maddenin devamında ise; işverenin de bu düzenlemeye paralel olarak ‘hiçbir neden olmaksızın’ sözleşmenin imzalanmasından sonra ders yılının ortasında öğretmeni işten çıkartması halinde, öğretmene son aldığı aylık brüt ücretinin 10 katı tutarında maktu tazminat ödemeyi kabul etmiş olduğu ibaresi yer almaktadır.
İş sözleşmesinin cezai şarta ilişkin bu hükmünde; davalı işçi yönünden sözleşme süresi içerisinde ‘hangi nedenle olursa olsun’ sözleşmeyi feshedemeyeceği kayıt altına alınmış ve aksi hal cezai şart yaptırımına bağlanmışken, davalı işveren yönünden ise bu yükümlülük yalnızca ‘hiçbir neden olmaksızın’ işten çıkarma haline özgülenmiştir. Buna göre, işverenin sözleşme süresi içerisinde ‘haklı nedene dayalı’ olarak davacının iş akdini sona erdirmesi durumunda işçiye cezai şart ödeme yükümü bulunmadığı anlamı ortaya çıkmaktadır. Cezai şart ödemek zorunda kalmaksızın iş aktini feshetmeye yönelik olarak davacı işverene tanınan bu imkanlar işçiye tanınmadığından, taraflara eşit koşullar ve imkanlar tanındığından söz edilemez. Davacı ve davalı taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesinin cezai şart hükmünü düzenleyen maddesi cezai şartta tarafların eşitliği ilkesine aykırı olduğundan davacı işveren lehine cezai şarta hükmedilemeyeceği gözetilmeksizin davanın reddi yerine yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz bulunup, bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2016/17071 E., 2019/21 K.
“Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 18.05.2010 tarihinde beş yıl süreli hizmet sözleşmesi imzalandığını ve sözleşmenin 10. maddesinde çalışma süresine ilişkin cezai şart düzenlendiğini, hizmet sözleşmesinin objektif şartın yokluğu sebebiyle imzalandığı anda belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüştüğünü, müvekkilinin 18.06.2012 tarihinde işten ayrıldığını, iş sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayalı olduğu yönünde bir iddialarının bulunmadığını, davalı işverence iş sözleşmesinin feshi sebebiyle davacıdan cezai şart talep edildiğini, davacının talep edilen 13.234,44 TL cezai şartı ödediğini, ancak cezai şart hesabının hatalı yapıldığını ve davalı işverenin sebepsiz zenginleştiğini belirterek ödenen miktarda cezai şart borcu olmadığına, ödenen miktarın ödeme tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, davalının istifa ederek iş sözleşmesini sona erdirdiği, feshin haklı sebebe dayanmadığı, çalıştığı süreye göre ödemesi gereken 7.723,12 TL cezanın mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 161/son madde uyarınca yüzde 30 indirilmesi üzerine 5406,18 olduğu, 13.234,44 TL den 5.406,18 TL nin tenzili halinde kalan miktar olan 7.827,26 TL açısından davacının borcu bulunmadığına ilişkin talebin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Yargıtay Kararının Gerekçesi: Taraflar arasında, iş sözleşmesinde yer alan cezai şart düzenlemesinin geçerliliği ve cezai şart miktarının tespitinde oranlama ve indirim yapılıp yapılmayacağı hususları uyuşmazlık konusudur.
Cezai şart, mevzuatımızda Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, İş Kanunlarında konuya dair bir hükme yer verilmemiştir. Asgari süreli sözleşmelerde cezai şart konulamayacağı yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu tür iş sözleşmelerinde, cezai şart içeren hükümler, karşılıklılık prensibinin bulunması halinde kural olarak geçerlidir.
….Somut olayda, taraflar arasında imzalanan sözleşme asgari süreli iş sözleşmesi olup, bu tür sözleşmelerde cezai şart düzenlemesine yer verilmesi mümkündür. Dosya içeriğinden, sözleşmedeki düzenlemenin karşılıklılık prensibine uygun olduğu, davalı işçinin işten ayrılış dilekçesinde haklı sebebe dayanmadığı, yargılama aşamasında da bu yönde bir iddiada ve ispatta bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, cezai şarta ilişkin düzenlemenin geçerli olduğu yönündeki tespit ve cezai şart miktarının belirlenmesinde oranlama yapılması isabetli ise de, mülga 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 161 maddesinin son fıkrası gereği indirim yapılması isabetli olmamıştır. Mahkemece takdiri indirim yapılmak sureti yazılı şekilde karar verilmesi bozma sebebidir.”