Mirastan çıkarma işlemine mirasçının itiraz hakkı yasa ile düzenlenmiştir. Mirastan çıkarılmaya (ıskata) itiraz ve tenkis talebi ancak mirasbırakanın ölümünden sonra ileri sürülebilir. mirasbırakan hayatta iken mirasçının tenkis talebi hakkı yoktur çünkü bu zamanda miras hakkı ve saklı pay hakkı henüz doğmamıştır. Beklenen bir hak mevcuttur bu süreçte ancak mirasbırakanın vefatıyla birlikte bu beklenen hak doğumu gerçekleşir. Mirastan çıkarmaya itiraz ve tenkis davaları iç içe geçmiş davalardır, mirastan çıkarmaya itiraz davası davanın seyrine göre tenkis davasına dönüşebilmektedir. Tenkise ilişkin hükümler ve oranlar kanunla belirlenmiş olup emredici nitelik taşır. Anlaşma yoluyla değiştirilmesi de mümkün değildir.
Mirastan çıkarılmanın iptali davası iki farklı taleple açılabilir. Bunlardan ilki tenkis davası açma yoluyladır. Mirastan çıkarma işlemi mutlaka belirli bir nedene sayalı olarak yapılmalı ve bu gerekçe ıspat edilebilir olmalıdır. Bu hususta Yargıtay’ın şöyle bir kararı vardır:
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/975 Esas, 2018/10793 Karar no.lu 31.10.2018 tarihli kararı TMK’nın 512. maddesine göre; mirasçılıktan çıkarma, miras bırakan ancak tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Somut olayda; 02.08.2009 tarihli vasiyetnamede bahsedilen ıskat sebeplerinin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Sebebin varlığı ispat edilememiş̧ veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, miras bırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü acık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur. Davalılar, mirastan ıskat sebebini ispat edemediğinden TMK’nın 512/3. maddesi gereğince mirastan ıskatın miras bırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olması gerekir. Başka bir ifadeyle tasarruf nisabı sınırları içerisinde geçerli olmak üzere vasiyetnamenin ıskatına ilişkin bölümün hükümsüzlüğüne karar verilerek davacının saklı payını talep edebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edileceği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; TMK’nın 512/3. maddesi gereğince, mirasçılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun davacı mirasçının saklı payının tasarruf nisabı oranında yerine getirilerek davaya TMK’nın 564. vd. maddelerinde açıklanan tenkis davası olarak devam edilmek suretiyle murisin terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra uzman bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurmaktır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2015 tarihli bir başka kararında da tenkis davasını “Tenkis davası, TMK’nın 560-562 maddelerinde düzenlenen, miras bırakanın saklı payları zedeleyen gerek ölüme bağlı ve gerekirse sağlararası kazandırmaların kural olarak saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar tarafından miras bırakanın tasarruf edebileceği sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğuran bir davadır. Bu yönüyle de tenkis davası Miras Hukukuna özgü bir iptal davası olarak nitelendirilmelidir.” şeklinde tanımlamıştır.
Tenkisin nasıl yapılacağı ise TMK m. 570‘te tenkiste sıra başlığı altında düzenlenmiştir. İlgili maddede “Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gitmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır.” denilmektedir. Bunun yanında maddenin ikinci fıkrasında ise “Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlararası kazandırmalar en son tenkis edilir” hükmü yer almaktadır.
Vasiyetnamede çıkarma sebebi açıkça belirlenmemiş ise veya mirasbırakanın yanılgı nedeniyle mirastan çıkarma işlemini yaptığı düşüncesinde ise bu takdirde mirastan çıkarılan mirasçı çıkarmaya itiraz ve tenkis davası açacaktır.
Tenkis davasında dava edilen taraf, saklı paya tecavüz eden, lehine tasarruf yapılmış kişilerdir. Dava olunan taraf, belirli mal alacaklısı (musaleh) olabileceği gibi, kanuni veya atanmış bir mirasçı da olabilir. Hatta tenkis davası diğer bir saklı mirasçıya da yöneltilebilir.[1] Bunun gibi bazı hallerde ne musaleh ne de mirasçı olan, fakat sağlar arası bir bağışlama alan kişiye karşı da kanuni şartlar içinde, tenkis davası açılabilir.
Tenkise konu bağışlamayı alan ve aleyhine tenkis davası açılabilecek olan kişi, bağış konusu malları üçüncü kişiye temlik ederse, saklı paylı mirasçı tenkis talebi hakkını kural olarak üçüncü kişiye karşı ileri süremez ancak temlik eden kişi bunu sırf tenkis davasının sonuçlarından kaçınmak amacı ile (kötü niyetli veya muvazaalı veya inançlı bir temlikle) yapmışsa, tenkis talebi hakkı üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Mirasçının saklı payının ihlal edilmiş olduğunu öğrendiği günden itibaren bir yıllık süre işlemeye başlar. Bu sürenin başlayabilmesi için saklı paylı mirasçının önce mirasbırakanın ölümü, ikinci olarak da bunun saklı payı ihlal eden tasarrufunu öğrenmiş bulunması gerekir.
Mirasçının saklı payına tecavüz edildiğinden haberdar olmadığı hallerde, on yıllık hak düşürücü süre söz konusu olacaktır. Bu sürenin başlangıcı da vasiyetname ile yapılan tasarruflar hakkında vasiyetnamenin açıldığı gündür. Buna karşılık, miras sözleşmesi ile sağlar arası bir işlem ile yapılan tasarruf ve bağışlamaların tenkisi davasında on yıllık süre miras bırakanın ölümünden itibaren işlemeye başlar.
A- Saklı Payı İhlal Edilen Mirasçı Çıkarmaya İtiraz ve Tenkis Davası Açmaya Yetkilidir.
Buna karşılık, mirastan feragat sözleşmesi ile bu hakkından vazgeçen veya mirastan iskat edilen veya mirastan yoksun bulunan mirasçının tenkis talebi hakkı yoktur.
Davacı tenkis davası ile, Miras bırakan tarafından yapılmış olan ve saklı paya tecavüz eden tasarruf ve bağışlamanın bir kısmının veya tamamının alınarak, saklı payını tamamlamak üzere kendisine verilmesini talep eder. Saklı payı ihlal edilen birden fazla mirasçı varsa, bunların her birinin tenkis tenkis talep etmesi gerekir. Bunlar ayrı ayrı dava açabilecekleri gibi birlikte de dava açabilirler.
B- Bazı Hallerde, Saklı Paylı Mirasçıların Alacaklılarının Tenkis Davası Hakkı Vardır.
TMK m. 562 gereğince, mirasçının borçlarını ödemekten aciz olması ve saklı payına tecavüz edildiğini gördüğü halde hakkını aramaması halinde, bunun alacaklıları onun yerine tenkis talep ve dava edebilirler. Bu durumdaki mirasçının tenkis talep etmemesinin çeşitli sebepleri bulunabilir. Bu kişi, diğer mirasçılarla, mesela kardeşleri ile veya annesi ile mahkemelik olmak istemeyebilir veya ölenin son arzusuna saygı duymayı tercih etmiş olabilir. Böyle bir davranışın en önemli sebebi mirasçının tenkis davası açarak saklı payını elde etmesi halinde, elde edeceği miktarın hemen alacaklıların eline geçecek olmasıdır. Bu gibi hallere karşı, Kanunumuz alacaklıları korumuştur.
TMK m. 562 hükmü, iflas veya borçlarını ödemekten aciz halinde bulunan mirasçıların alacaklılarına ve iflas masasına, bu mirasçı yerine tenkis davası açmak yetkisi vermektedir.
Bu dava hakkı için aşağıdaki şartların bulunması aranır:
aa- Saklı paylı mirasçının alacaklılarının veya iflas masasının tenkis davası açabilmeleri için , bunların elinde bir ödemeden aciz belgesinin veya iflas kararının bulunması gerekir.
bb- Saklı paylı mirasçının tenkisi talep ve dava etmemiş bulunması gerekir.
cc- Alacaklıların veya iflas masasının , tenkis davası açmasını saklı paylı mirasçılara ihtar etmiş olmaları ve yapılan bu ihtarın semersiz kalması şarttır.
Medeni Kanun’un 512’nci maddesinde belirlenen ıskata ilişkin özel düzenleme uyarınca mirastan ıskat edilen mirasçıya, ıskata ilişkin ölüme bağlı tasarrufa itiraz ederek onu kısmen veya tamamen etkisiz bırakma imkânı tanınmıştır. Mirastan çıkarılanlar bu haklarını dava açmak yoluyla ileri sürerek çıkarmanın geçersizliğini ileri sürebileceklerdir. Bu dava, ıskat olunan dışındaki ıskattan yararlanan diğer kanuni mirasçılar aleyhine açılır. Iskata neden olan olaylara muris kendi kusurlarıyla sebep olmuşsa ıskatın şartları oluşmayabilir. Bu hususun takdiri ise olayların akışına göre, hâkime aittir.
Iskat haksız olabilir ve ıskat edilen mirasçı korunmaya değer bulunabilir. Bu sebeple, kanunumuz, ıskat edilene itiraz etmek ve ıskatın iptalini talep hakkı tanımıştır.
Mirastan ıskat olunan mirasçının buradaki talep ve dava hakkı, tenkis talep ve davasına yakınlık göstermektedir çünkü iskatın iptali ile, mirasçı yalnızca saklı payını elde edecektir. Bu nedenle, tenkis davası hakkındaki kanun hükümlerini, kıyas yoluyla, iskatın iptali talep ve davasına da uygulamak gerekir.
İskatın iptalini talep ve dava etme hakkı ıskat olunan mirasçıya aittir. Bu kişi borçlarını ödemekten aciz durumda veya iflas halinde ise ve iskata itiraz etmemişse, tenkis davasına ilişkin TMK m. 562 hükmü kıyas yoluyla uygulanabilir. Bu madde uyarınca, ıskat olunan mirasçının alacaklıları onun yerine ıskat tasarrufuna itiraz edebilirler ve bunun iptalini isteyebilirler.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 9.4.1997, 888/306 sayılı kararında iskatın iptali davasının bütün mirasçılara yöneltilmesi gerektiğini iskat edilen mirasçının sadece kendi alt soyuna karşı açtığı iptal davası sonucunda verilen iskatın iptali kararının diğer mirasçılar bakımından kesin hüküm oluşturmayacağını kabul etmiştir. Karara konu olan olay şöyledir: Miras bırakan vasiyetname ile kızı (L) ‘yi mirastan iskat etmiş, fakat onun miras payı üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunmamıştır. Miras bırakanın ölümünde, sağ kalan eşi (A) kızı (T), iskat ettiği kızı (L) ile (L)’nin oğlu (K) hayattadır. Henüz vasiyetname açılmadan, (A)’yı 2/8, (T) ve (L)’yi 3/8’er oranda mirasçı gösteren bir mirasçılık belgesi alınmıştır. Vasiyetci, vasiyetnamesinde iskat ettiği kızının payı üzerinde tasarrufta bulunmadığı için, (L)’nin miras payı kendi oğlu (K)’ya geçecektir. (L), miras bırakanın iskat sebebinde açık hataya düştüğünden bahisle, oğlu (K) aleyhine iskatın tümden iptali davası açmış, (K) ‘da davayı kabul etmiş karar kesinleşmiştir. Böylece (L), sanki hiç iskat edilmemiş gibi, (K)’ya karşı mirasçılık sıfatını elde etmiştir. Bu davaya taraf olmayan diğer mirasçılar, daha önce alınmış olan mirasçılık belgesinin vasiyetnamedeki iskat tasarrufu nedeniyle iptal için dava açmışlardır. İşte bu mirasçılık belgesinin iptali davasında, (L) ve (K) arasında kesin hüküm teşkil eden iskat iptali kararının, davacılar açısından kesin hüküm oluşturmayacağı sonucuna varılmıştır
Burada, davacı ıskat nedeninin bulunmadığını veya yanlış olduğunu iddia edecektir. Dava olunan mirasçı veya mirasçılar ise iskat sebebinin doğruluğunu ispat etmek zorundadır. Bu nedenle, davada ıskat olunan iyi konumdadır çünkü, ispat yükü davalı tarafa aittir. Davalı iskat nedenini ispat edemez ise mahkemenin vasiyetnamenin iskata ilişkin tasarruf bölümünün iptaline karar vermesi gerekecektir.
İskatın iptali halinde, iskat olunan kimse, TMK m. 512, f.3 gereğince yalnızca saklı payını alabilir. Kanuni miras hakkını tamamen talep edemez. Bununla birlikte ıskata konu vasiyetnamenin iptalini talep etmesi ve bu talebin mahkemece kabul edilmesi durumunda mirasçı sadece saklı payını değil tüm miras payını elde eder. Ayrıca mirasbırakan, tasarrufunda sadece ıskat beyanında bulunmuş ve ıskat ettiği mirasçısının payı konusunda tasarrufta bulunmamışsa bu durumda ıskatın mahkemece iptali halinde mirasçı yasal miras payının tümünü elde edecektir. Mirasçılıktan çıkarılmanın İptali davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak 1 yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı 10 yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı 20 yıl geçmekle düşer (TMK. M 559/1).
Hükümsüzlük, defi yoluyla her zaman ileri sürülebilir (TMK. M 559/2). İptal davası ve tenkis davasının her ikisinde de 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesindeki “dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarda görevli olan mahkeme aksine bir düzenleme olmadıkça yetkili ve görevli mahkeme miras bırakanın son ikametgahı Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Kaynakça
ANTALYA, P. (2019). Miras Hukuku. Seçkin Yayıncılık.
ERMAN, P. D. (2018). Miras Hukuku. DER YAYINLARI.
- Tenkis davası vasiyeti yerine getirme görevlisine karşı açılmaması gerekir. İsviçre federal mahkeme içtihatları (ERMAN, 2018) da bu görüştedir.Bkz.BGE 90, II ,376 veya JDT 1965, İ,345 ↑