You are currently viewing Belirsiz Alacak Davası

Belirsiz Alacak Davası

PDF HALİNİ İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

G İ R İ Ş

1 Ekim 2011 tairihinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğü girmesiyle birlikte 84 yıldır yürürlükte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükten kalkmıştır. Dava türleri 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ayrı bir bölüm halinde düzenlenmemişken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ayrı bir bölüm olarak düzenlenmiştir. Yeni usül kanunumuzda düzenlenen ve dava türleri içinde ilk kez yer alan belirsiz alacak davası ödevimizin konusunu oluşturmaktadır.

Doktrinde belirsiz alacak davası hakkındaki açıklamalar isabetli bir biçimde talep sonucunu kesin olarak belirleme zorunluluğunun öneminin anlatılması ile başlamaktadır. Kanaatimizce talep sonucu, açılan davada davacının mahkemeden talep ettiği nihai dilektir ve yargılama sürecinin seyir yörüngesi bu talebe göre belirlenecektir. Zira, talep sonucu bir davada dava türünün tespiti,tasarruf ilkesininuygulanması,hukukidinlenilmehakkınınuygulanması, derdestlik halinin bertarafı, zamanaşımının kesilmesi, hükmün tesis ve icra edilmesi,yargılamagiderlerinintespitedilmesi,kanunyolunabaşvuruvemaddi anlamda kesin hüküm tesis etme gibi çok sayıda usül aracının durumunu etkilemektedir1 . Kural olarak bir davada talep sonucunda belirtilen değerin arttırılması iddianın genişletilmesi yasağına tabidir. Bunun amacı, davacının dava açarken daha özenli davranmasını, hakkını kötüye kullanmamasını ve yargılamayı gereksiz yere uzatmamasını sağlamaktır2.

Bu çalışmamızda, talep sonucunu kesin olarak belirleme zorunluluğunun bir istisnası olan belirsiz alacak davasını olabildiğince geniş bir açıdan ele almaya çalışacağız. Belirsiz alacak davasının amaçlarına, hukukumuza ve uygulamaya getirdiği yeniliklere ve de iş hukukunda borçlar hukukuna, miras hukukundan fikri mülkiyet hukukuna kadar uzanan çok geniş uygulama alanlarına değinmeye çalışacağız.

Ülkemizde yargının birçok çözüm bekleyen sorunu veadalete erişimin hala çok sayıda engelinin olduğu düşünüldüğünde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen belirsiz alacak davası kurumunun avukatların ve mahkemelerin iş yükünü bir nebze olsun azalttığını ve uygulamacılara önemli ölçüde rahatlık ve güven duygusu yaşattığını söylememiz gerekir. Yeni bir düzenleme olan bu dava türünün, doktrinde ve yargı içtihatlarında zamanla daha çok yer alacağını, tartışılacağını ve hukukumuzdaki yerini pekiştireceğini düşünüyoruz.

I. BÖLÜM

GENEL OLARAK BELİRSİZ ALACAK DAVASI

Altı yıla yakın zamandır hukukumuzda yer bulan belirsiz alacak davası yeni bir usül kurumu olmasına karşın uygulamada çok çabuk ve yoğun şekilde kabul görmüştür.Biz uygulayıcıların belirsiz alacak davası kurumunu bu kadar çabuk kabullenmemizde düzenleme öncesi durumun yaşattığı sorunların da önemli bir etken olduğu kanaatindeyim.

Belirsiz alacak davası, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ile düzenlenmiştir3 . Belirsiz alacak davası, davanın açıldığı anda alacak miktarının kesin olarak belirlenemediği durumlarda dava dilekçesinde talep sonucunun kesin olarak belirtilmesi kuralının bir istisnası olarak düzenlenmiş, bu kurum ile alacaklıya talep sonucunu karşı tarafın verdiği bilgi veya belge ya da mahkemece delillerin incelenmesi sonucunda kesin olarak belirleme imkanı tanınmıştır4. Davacının dava açarken yazacağı asgari miktardaki talep sonucuna geçici talep sonucu denilebilir, davacı dava açıldıktan sonra alacağı ne zaman belirlenirse bu alacağını tahkikatın sonuna kadar hiçbirengelolmaksızınilerisürebilir5. Belirsizalacakdavası,belirsiz,likit olmayan alacaklar için açılan bir dava olarak da tanımlanmaktadır6. Belirsiz alacak davasının işlerlik kazanabilmesi için, davacının talep sonucuna konu kılacağı alacak miktarını, davayı açacağı tarihte tam ve kesin olarak belirleyebilmesi objektif çerçevede ya imkansız olmalı ya da kendisinden beklenemeyecek bir nitelik taşımalıdır7 . Bu hususta dava konusu edilecek alacak tutarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasının tayin edilmesinde, davacının ve somut olayın koşullarıveözelliklerigözetilipdoğrulukvegüvenkuralıçerçevesinde(HMKm.

27, TMK m. 2), dürüst, makul ve orta zekalı bir insanın göstermesi gereken dikkat ve özeni göstermesine rağmen alacak miktarının tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin mümkün olup olmadığı ele alınmalıdır8.

Belirsiz alacak davasının davacı için iki önemli yararı, talep sonucunda belirlenmeyen, belirsiz alacak miktarına zamanaşımının işlememesi ve yargılama sırasında talep sonucunun davada sadece bir defa tanınan ıslah hakkı (HMK m. 176/2) kullanılmaksızın arttırılabilmesidir. Ayrıca, talep sonucunda alacağın belirsiz kalan kısmı aynı talep edilmiş kısım gibi zamanaşımına karşı korunduğundan aynı durumun alacağa işleyecek faiz

yönünden de gerçekleşeceği ve belisiz kalan kısım için de dava tarihinden itibaren faiz işletileceği kanaatindeyiz. Doktrinde, lehte görüşler olduğu gibi 9 temerrüt faizi bakımından sözleşme (ve borçlunun iyi niyetli olduğu hallerde sebepsiz zenginleşme) hukuki sebebine dayanan alacaklarda, davanın sadece dava dilekçesinde belirtilen asgari tutar bakımından temerrüt faizi işlemesine sebep olacağı; yargılamanın devam ettiği sırada artırılan talep kısmına ilişkin temerrüt faizinin ancak talebin artırıldığı tarihten itibaren işleyeceği görüşü de savunulmakadır10. Belirsiz alacak davasında kurumun niteliği gereği talep sonucunu arrtırabilmek için fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına da gerek yoktur.

Belirsiz alacakdavasındadavacı,alacağınkesinmiktarınınbelliolmasıüzerine talep sonucunda bir kez arttırım yaptıktan sonra tekrar arttırım yapmak isterse, bu durum iddianın genişletilmesi yasağına tabi olacak ve davacı ancak karşı tarafın muvaffakati veya ıslahla dava değerini bir kez daha arttırabilecektir11. Biz şunu çok iyi biliyoruz ki, belirsiz alacak davası, alacaklı davacıya dava açarken talep sonucunu rakamsal olarak kesinleştirmeksizin dava açma, yargılama sürecinde talep sonucunu kesinleştirme imkanı vermektedir ve bu nedenle uygulamacılar tarafından sıkça kullanılan bir dava türü haline gelmiştir ancak bu durum rehavete neden olmamalı, şartları oluşmadan açılan belirsiz alacak davalarının Yargıtay tarafından bozulduğu unutulmamalıdır12.

Belirsiz Alacak Davasının Amacı:

Bir kanun hükmünün neden getirildiğini anlamak için kanunun gerekçesini okumak bize önemli ölçüde fikir verecektir. 6100 sayılı HMK’da yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak davasına neden yer verildiği kanunun adalet komisyonu gerekçesinde detaylı şekilde anlatılmıştır13.

Kanaatimizce, AYM’nin bu geç kararı ile belirsiz alacak davasına açılan kapı

aralanmış, 6100 sayılı kanun ile de tamamen açılmıştır.

İsviçre Hukukuknda Belirsiz Alacak Davası:

İsviçre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 85. Maddesine göre belirsiz alacak davası iki şekilde söz konusudur, alacak miktarının karşı tarafın verdiği bilgi sonucu belirlenebildiği belirsiz alacak davası ve delillerin incelenmesinden sonra alacak miktarının belirlenebilir olduğu durumlarda açılan belirsiz alacak davasıdır; bazı yazarlar üçüncü tür olarak zararın veya alacağın miktarının hakimin takdirine göre belirlendiği durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceğini kabul etmektedir14.

Alman Hukukukunda Belirsiz Alacak Davası:

Alman Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirsiz alacak davasına ilişkin bir hüküm bulunmamasına ragmen dar anlamda belirsiz alacak davası uygulama alanı bulmaktadır15 . Belirsiz alacak davasına ilişkin uygulamalar daha çok imparatorluk hukukuna dayandırılmakta ve Alman Federal Mahkemesi kararıları doğrultusunda yürütülmektedir16 . Davacı, belirsiz alacak davası

olarak tespit edemeyebilir. Özellikle, zararın baştan belirlenemediği ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde böyle bir durumla karşılaşılması söz konusudur. Hukuk sistemimiz içinde böyle bir durumla karşılaşan kişinin hak araması bakımından birçok güçlük söz konusudur. Öncelikle kendisinden aslında tam olarak bilmediği bir alacak için dava açması istenmekte, ayrıca daha sonra kendi talebinden daha fazla bir miktarda alacağının olduğu ortaya çıktığında da bunu davayı genişletme yasağı çerçevesinde ileri sürmesi mümkün olabilmekteydi. Böyle bir durumda, gerçekten bilinmeyen bir alacak için dava açmaya zorlamak gibi hak aramanın özüyle iah edilemeyecek bir yol ve aslında tarafın kendi ihmail ya da kusuru olmadığı halde bir yasakla karşılaşması gibi de bir engel söz konusuydu. Oysa, hak arama özgürlüğü, böyle bir sınırlamayı ve gerçek dışı davranmaya zorlamayı değil, gerçekten hakkı ihlal edilen veya ihlal tehlikesi altında olan kişiyi, mümkün olduğunca geniş şekilde korumayı amaçlamalıdır. Son dönemde, gerek mukayeseli hukukta gerekse Türk hukukunda artık salt hukuki korumanın ötesine geçilerek “etin hukuki korumanın” gündeme gelmiş olması da bunu gerektirir. Kadı ki, miktar ya da değeri belirsiz bir alacak için dava açılması gerektiğinde birtakım sınırlamalar getirmek, dava içinde yeni taleplere veya o davanın dışında yeni davalara yol açarak, usül ekonomisine aykırı bir durum da meydana getirecektir. Ayrıca miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmi davanın da bir çözüm üretmediği gerçektir.

II. BÖLÜM

BELİRSİZ ALACAK DAVASININ KOŞULLARI

Gerek Alman ve İsviçe hukukunda gerekse Türk Hukukunda belirsiz alacak davası açılabilmesi için alacağın gerçekten belirsiz olması gerekmektedir. Bununla birlikte belirsiz alacak davası açılabilmesinin üç koşulu bulunmaktadır. Birincisi, belirsiz alacak davası açmak isteyen alacaklının dava açtığı anda, alacağının miktarını veya değerini tam ve kesin olarak belirlemesinin imkansız olması veya kendisinden beklenememesidir. İkincisi, belirsiz alacak davası açmak isteyen alacaklının, dava açtığıanda, alacağınınmiktarınıveyadeğerini tam ve kesin olarak belirlemesinin kendisinden beklenemeyeceğini veya imkansız olduğunu ortaya koymasıdır. Üçüncüsü de, davacının alacağının belirli olan kısmını talep sonucunda belirtmiş olmasıdır. Belirsiz alacak davasının açılabilmesi için bu üç koşulun bir arada bulunması gerekmektedir. İlk koşulun yokluğu halinde dava mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle usülden reddedilecek, üçüncü koşulun yokluğu halinde ise dilekçe işleme konulmayacaktır17.

1. Alacağın Miktarının veya Değerinin Belirlenememesi:

Alacağın miktarının veya değerinin belirlenememesi hali için standart ölçütler bulunmamaktadır. Her somut olaya göre ayrı değerlendirme yapılması gerekmektedir. Yargıtay, alacak miktarının belirli olmasında alacağın likit olup olmaması kriterini benimsemektedir. Bu konuda YHGK’nın güncel kararları mevcuttur18. Yargıtay’ın bu kriteri doktrinde eleştirilebilmekte ve alacaklının dava açarken alacak miktarını gösterir bilgi ve belgelerin elinde olup olmaması ve gerekli özeni gösterip göstermemesi noktalarından hareket edilmesi önerilmektedir.19 Kanaatimizce bu yaklaşım daha yerindedir çünkü her somut olay likit olan olmayan alacak kategorisine uygun olmayabilir.

2. Alacağın Miktarının veya Değerinin Belirlenmesinin İmkansız

Olması:

Alacaklının alacak miktarını belirlemeyi mümkün kılan bilgi ve belgelere sahip olmaması veya alacak miktarının belirlenmesinde hakimin takdir yetkisinin geniş olduğu hallerde imkansızlıktan söz edilebilir.

Bu imkansızlık halleri, objektif, subjektif ve geçici imkansızlık olarak karşımıza çıkabilir20.

2.1. Alacağının Miktarının veya Değerinin Kesin Olarak

Belirlemesinin Davacıdan Beklenememesi

Alacaklı dava açarken hukuki ilişkinin dayanağı olan vakıaları bilmeyebilir veya bunlaraulaşamayabilirayrıcaalacakmiktarınıntespitedilmesiuzmanbirbilirlişi raporunu gerektirebilir, bu koşullarıan birlikteliği halinde davacıdan alacak miktarını kesin olarak belirlemesi beklenemez.

2.2. Miktarı veya Değeri Belirlenebilen Alacaklar İçin Belirsiz Alacak

Davası Açılmasının Sonuçları:

Hukukumuzda miktarı veya değeri belirlenebilir alacaklar için belirsiz alacak davası açıldığında davacının hukuki yararının olmadığı kabul edilmekte ve davanın usüldenreddine kararverilmektedir21.Bu yöndekiredkararlarısadece hukuki yarar yokluğu bağlamında kesin hüküm teşkil edecektir. Davacı dilerse eda davası açabilecektir.

2.3. Alacaklının Hukuki İlişkiyi Somut Olarak Ortaya Koyması

Davacı dava açarken hukuki ilişkiyi belirtmek zorundadır bu bağlamda davacının hukuki ilişkiyi somut olarak ortaya koyması, belirsiz alacak davası açmasındahukukiyararının bulunupbulunmadığınıbelirler.Bunedenledavacı dava açarken somut vakıaları ve bu vakıaları ıspat eden delillerini göstermeli, mahkemeyi aydınlatmalı ve talebini somutlaştırmalıdır. Buna davacının iddia yükümlülüğü de denilmekte olup davacının iddia yükümlülüğünü, hukuki ilişkiyi hiç ortaya koymaması halinde hakimin ek süre vermeksizin davayı reddedebileceği savunulmaktadır22. Kanaatimizce de hukuki ilişkiyi hiç ortaya koymayan davacının davasının mahkemece ek süre verilmeksizin reddi yerindedir ancak hukuki ilişki eksik ortaya konulmuşsa bu durumda hakim davacıya aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmesi için ek süre vermelidir.

3. Alacaklının Geçici Değer Gösterme Zorunluluğu:

Belirsiz alacak davasında davacı, dava konusunun değerini veya miktarını tam olarak belirleyememesine rağmen dava konusunun değerini veya miktarını belirlemekten tamamen muaf tutulmamamıştır. Davacı, belirsiz alacak davasında dava açtığı ana kadar belirleyebildiği alacağının dava konusunun geçici miktarı veya değeri olarak dava dilekçesinde göstermek zorundadır (HMK m. 107/2, Harç. K. m. 16/3). Davacı her tür belirsiz alacak davasında asgari değer göstermek durumundadır. Asgari miktarın talebin niteliğine uygun düşecekölçüdemakulolmasıgerekir.Meselayüzmilyonlukbirzarariçin3.000

₺ tutarın asgarimiktarolarak gösterilmesidürüstlük kuralına uygun düşmez, bu hallerde hakimin davacıya tutarın makul bir düzeye çıkarılması için süre vermesi, bu süre sonunda davacı talebini makul bir düzeye çıkarmaz ve harcı tamamlayamaz ise dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermesi gerekir23

Dava değeri tespit edildikten sonra, tespit edilen değerin dava dilekçesinde belirtilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa Harç. K. m. 30 gereği, hakim yalnız o celse için muhakameye devam eder bir sonraki celseye kadar davacı peşin karar ve ilam harcını yatırmadığı takdirde dosya işlemden kaldırılır.

Davacıtarafındangeçicimiktarınveyadeğerinhiçgösterilmemesi halinde dava dilekçesi hiç şleme konulmayacak, davacıya herhangi bir süre de verilmeyecektir.

III. BÖLÜM

BELİRSİZ ALACAK DAVASININ TÜRLERİ

Belirsiz alacak davası doktrinde dar ve geniş anlamda belirsiz alacak davası olarak ikiye ayrılmaktadır. Dar anlamda belirsiz alacak davası alacağın miktarınınhakimintakdirinegörebelirlendiğihallerdesözkonusuolurken;geniş anlamda belirsiz alacak davası alacağın miktarının yargılama sırasında belirlendiği hallerde söz konusudur.

1. Alacağın Miktarının Hakimin Takdirine Göre Belirlenebildiği

Hallerde Belirsiz Alacak Davası

(Dar Anlamda Belirsiz Alacak Davası)

Alacağın miktarının hakim tarafından belirleneceği hallerde davacının açtığı davada talep sonucu belirlemesi zaten imkansızdır. İsviçre ve Alman hukuk muhakameleri kanunlarında dar anlamda belirsiz alacak davası düzenlenmiş değildir.HukukMuhakemeleriKanunumuzdakibelirsizalacakdavası(m.107/1-

2) düzenlemesi de dar anlamda belirsiz alacak davasına dayalı değildir.

Alacağın hakimin takdirine göre belirlenebildiği hallerde yargılama sırasında, deliller toplandıktan sonra dahi davacıdan alacak miktarını belirlemesi beklenemeyecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun 50. maddesine göre hakimin hakkaniyete uygun olarak zararın miktarını belirleyebilmesi, markanın kullanılmasında yoksun kalınan kazancın belirlenmesi (MarkKHK m. 67) ve manevi tazminat talepleri dar anlamda belirsiz alacak davasına örnek olarak gösterilmektedir24.

2. Alacağın Miktarının Yargılama Sırasında Belirlenebildiği

Durumlarda Belirsiz Alacak Davası

(Geniş Anlamda Belirsiz Alacak Davası)

Geniş anlamda alacak davası, alacağın miktarının karşı tarafın verdiği bilgi sonucunda belirlenebildiği hallerde belirsiz alacak davası ve alacağın miktarının delillerin incelenmesinden sonra belirlenebildiği hallerde belirsiz alacak davası olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

2.1. Alacağın Miktarının Karşı Tarafın Verdiği Bilgi Sonucunda

Belirlenebildiği Hallerde Belirsiz Alacak Davası

Belirsiz alacak davasının bu türünde davacı, talebini belirlemesini sağlayacak bilgi ve belgelere sahip olmadığı için dava açtığı anda talebini rakamsal olarak belirleyememektedir. Davacının bilgi talebi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun

219. maddesi ve devamında düzenlenen belgelerin ibrazı zorunluluğuna ilişkin

hükümler çerçevesinde yerine getirilmelidir25.

2.1.1. Davalının Mahkemenin Talebine Karşı Tutumu ve Bunun

Sonuçları:

Davacının alacağının miktarını belirlemeye yarayacak belgelerin davalının elinde olduğunun davalı tarafından ikrar edilmesi veya sair hususlarla anlaşılmasıfakatbelgelerinmahkemeyesunulmamasıhalindebudurumhakim tarafından davacı lehine takdir edilecektir. Haklı bir neden olmadan elindeki belgeleri mahkemeye ibraz etmeyen davalı bunu sonuçlarına katlanacaktır. Davalı, belgenin elinde bulunduğunu inkar eder ise mahkemece yemin teklifinde bulunulur ve gerekirse davalı isticvap edilir. Alacağın miktarının üçüncü kişilerin verdiği bilgi soncunda belirlenebildiği hallerde de mahkemece üçüncü kişiden belgeyi ibraz etmesi veya mahkemede tanıklık yapması istenir ve sonuca göre belirsiz alacak davası kabul eidlebilir.

3. Alacağın Miktarının Delillerin İncelenmesinden Sonra

Belirlenebileceği Hallerde Belirsiz Alacak Davası

Davacı, mahkemece tahkikatın yapılması ve delillerin toplanması sonrasında alacağının miktarını belirleyebilir. Davacının alacağının miktarını belirlemeye yetecek delillerin toplanmasıüzerine alacak talebini belirlemelidir, tüm delillerin toplanmasını beklemesine gerek yoktur. Belirsiz alacak davasının bu türü haksızfiildendoğansorumlulukdavalarındasıkçauygulamaalanıbulmaktadır.

IV. BÖLÜM

BELİRSİZ ALACAK DAVASININ

KISMİ DAVAYLA KARŞILAŞTIRILMASI

Davacının, aynıhukukiilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil şimdilik belli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir26. Kısmi dava açılabilmesi için, talep konusunun yani edimin bölünebilir olması gerekmektedir27 . Başka bir deyişle, kısmi dava niteliği itibariyle bölünebilir talepler için söz konusudur (HMK m. 109/1). Doktrinde, eser sözleşmesinde kesin bir ücret kararlaştırılmış olmasına karşın, eksik veya fazla işler için ücret uyuşmazlıklarında, kiralayan – kiracı arasında gerek kira paraları ve gerekse apartman veya onarım giderleri konusundaki anlaşmazlıklarda, alıcı, satıcı, tüccar ve esnaf arasındaki parasal sorunlarda, yalnızca maddi hasarla sonuçlanan kazalarda, can zararının söz konusu olmadığı bina ve yapı eserlerinden kaynaklanan zararlarda kısmi dava açılmasının uygun olacağı savunulmaktadır28. Alacaklının kısmi dava açmasının bir nedeni de genelde alacağın tam olarak talep edilmesine ragmen ıspat edilememesi ihtimalinde ödenmesi muhtemel yargılama giderlerinden kaçınmaktır29.

Belirsiz alacak davasının, sahip olduğu yararlar yönünden kısmi davaya tercih edilmesidoğaldırancak belirsizalacak davası yerine kısmidavaaçmak hemen her durumda mümkün iken kısmi dava yerine belirsiz alacak davası açmak her zaman mümkün olamamaktadır30.

Belirsiz Alacak Davası ile Kısmi Dava Arasındaki Farklılıklar:

1. Belirsiz alacak davasında alacaklı, kısmi davadan farklı olarak dava dilekçesindegösterdiğigeçicideğerinhükümaltınaalınmasınınyanısıra yargılama sırasında belirlenen alacağının tümünün hüküm altına alınmasını istemektedir, kısmi davada ise alacaklı davayı açtığı tarihte talep konusu yaptığı alacağa hükmedilmesini istemektedir.

2. Belirsizalacakdavasındadavacı,alacağınmiktarveyadeğerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin ardından davanın başında bildirdiği talep sonucunu iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın belirlenebilen tutara kadar arttırabilir. Kısmi davada ise davacı, söz konusu talebi ancak ek dava veya ıslah yoluna başvurmak suretiyle arttırabilir. Dolayısıyla, belirsiz alacak davasında bir ek dava yahut aynı

davada dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması söz konusu olmamaktadır.

3. Belirsizalacak davasında, davacının en azından davanın açıldığıtarihte belirlenebilecek miktar üzerinden dava açma zorunluluğu bulunmakta ikenkısmidavadaböylebirzorunluluksözkonusuolmamaktadır.Başka bir deyişle, belirsiz alacak davasında alacaklı, dava dilekçesinde gösterdiğigeçicidavadeğerinidilediğigibibelirleyememektevedavanın açıldığı ana kadar belirleyebildiği alacağının miktarını veya değerini, geçici değer veya miktar olarak göstermek zorundadır. Kısmi davada ise, alacaklı, talep sonucunu dürüstlük kuralına uygun olmak şartıyla, dilediği gibi belirleyebilmektedir31.

4. Davanın açıldığıtarihte, belirsizalacak davasında zamanaşımıalacağın tamamı için kesiliyorken, kısmi davada zamanaşımı sadece davaya konu edilen miktar bakımından kesilir. Aynı durum faizler için de geçerli olup, belirsiz alacak davasında talep sonucuna konu kılınan alacak hakkında faiz, davanın açıldığı tarihten itibaren, tüm alacak bakımından işlemeyedevametmekteiken;kısmidavadasadecedavayakonuedilen kesim bakımından faiz işlemeye devam etmektedir.

Kısmi davayla belirsiz alacak davası arasındaki temel farklar bunlardır.

V. BÖLÜM

BELİRSİZ ALACAK DAVASININ TESPİT DAVASIYLA İLİŞKİSİ

Doktrindeki bazı görüşlere göre belirsiz alacak davası açma olanağı varken bu dava yerine bir tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur çünkü belirsiz alacak davası zaten eda davasının özel bir türüdür32. Buna rağmen kanun koyucu belirsiz alacaklar bakımından tespit davası açmakta hukuki yararın varlığını kanun hükmü ile kabul ettiğinden belirsiz alacaklar bakımından hukuki yararın var olup olmadığı araştırılmaycak, alacaklı dilerse belirsiz alacağının miktarının tespitini talep edebilecektir33.

Bununla birlikte davacı kısmi dava ile birlikte belirsiz tespit davası da açabilecektir.

VI. BÖLÜM

BELİRSİZ ALACAK DAVASININ USUL HUKUKU KURUMLARI BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Belirsiz alacak davası açıldıktan sonra taraflar bu davayı sulh, feragat veya kabul yoluyla bitirmeleri mümkündür. Bu bölümde davaya son veren bu taraf işlemleri ile ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir konuları belirsiz alacak davası yönünden inceleyeceğiz.

1. Kabul : Belirsiz alacak davalarında da kabul mümkündür çünkü bu davalar da tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebildikleri davalardır34 . Burada önem arz eden konu, kabul iradesinin talep sonucunun kesin olarak belirlenmesinden önce yada sonra beyn edilmesi hususudur. Davalı, geçici talep sonucunun kesin talep sonucunadönüştürülmesindenöncekievrededavayıkabuledersekabul geçicitalepsonucuüzerindengerçekleşirvehenüzbelirlilikkazanmamış alacak kısmı yönünden davaya devam edilir; davalı, talep sonucu kesinleştikten sonra kabul beyanında bulunursa bu kabul tam bir eda davasındaki kabul işlemi gibi sonuç doğurur35.

Belirsiz alacak davalarındaki kabul beyanın da HMK 312. maddesi uygulanacak, davalı davanın açılmasına kendi hal ve davranışları ile sebebiylet vermemiş ve davacının talep sonucunu ilk duruşmada kabul etmişse aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmeyecektir.

2. Sulh : Sulh, kabul veya feragatten farklı olarak tek taraflı bir işlem değil, bir sözleşmedir. Belirsiz alacak davası bağlamında taraflar talep sonucunun kesin olarak belirlenmesinden önce sulh olmuşlarsa, sulh alacağın tamamı için geçerlilik taşıyacaktır. Bununla birlikte tarafların sulh olurken geçici miktar ya da değeri yani dava dilekçesinde belirtilen asgari tutarı belirterek işlam yapması da mümkündür (HMK m. 313/1)36.

3. Feragat : Davacı, geçici talep sonucunun kesin talep sonucuna dönüştürülmesinden önceki evrede davadan feragat ederse, aksi belirtilmedikçe feragat alacağın belirsiz kalan kısmı da dahil tamamı için hüküm ifade eder. Davacı, talep sonucu kesinleştikten sonra feragat ederse bu feragat tam bir eda davasındaki feragat işlemi gibi sonuç doğurur37. Fergatin kapsamı anlaşılamıyorsa hakim, aydınlatma ödevi çerçevesinde davacıya açıklama yaptırır38.

4. İhtiyati Tedbir : Belirsiz alacak davalarında ihtiyati tedbir, dava konusu üzerine ve davacının talep sonucunda belirttiği bedel üzerinden konulabilir. Talep sonucu kesinleştirilmemiş ise bütün uyuşmazlığı kapsar şekilde ihtiyati tedbir konulamaz. İhtiyati tedbir kararı talep sonucu kesinleştirildikten sonra yenilenmeli ve bu durumda teminat da toplam dava değeri üzerinden alınmalıdır39.

5. İhtiyati Haciz : : Belirsiz alacak davalarında ihtiyati tedbir, dava konusu üzerine ve davacının talep sonucunda belirttiği bedel üzerinden konulabilir. Talep kesinleştirildikten sonra da yeni bir talepte bulunulmalı ve teminat bedeli de güncellenmelidr40.

VII. BÖLÜM

BELİRSİZ ALACAK DAVASININ

TÜRK HUKUKUNDA BAŞLICA UYGULAMA ALANLARI

Belirsiz alacak davasının söz konusu olabilmesi için davanın açıldığı tarihte talep sonucunun tam olarak belirlenememesi temel koşuldur ve bu koşul aşılarak uygulama alanı genişletilemez41. Belirsiz alacak davası istisnai olarak açılabilecekbirdavaolmasınaragmençokgenişbir uygujlama alanine sahiptir.

1. Aile Hukukunda:

Mal rejiminin sona ermesi nedeniyle açılacak alacak davalarında davacının davanın açıldığı tarihte katılma alacağını bilmesi mümkün değildir42. Katılma alacağı davaları, koşulları oluştuğunda belirsiz alacak davası olarak açılabilmelidir. Özellikle, eşlerin sahip olduğu şirket hisselerinin değeri, şirketlerinin mali durumu, karda veya zararda olup olmadığı, üçüncü kişilere borcuolupolmadığıgibihususlarındikkatealınmasıgerektiğihallerde, tahkikat aşamasında diğer eşin mahkemeye sunduğu bilgi ve belgelerin incelenmesinden önce, alacak miktarının davacı eş tarafından belirlenmesi kendisinden beklenemeyecektir.

Katılma alacağı davası açan eşin, diğer eşin malvarlığını ve edinilmiş malın kredi ile alınması halinde, bankaya olan kredi borç miktarını bilmesi kendisinden beklenemez. Ayrıca emekli ikramiyesi ya da çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatın ne kadarının kişisel mal ne kadarının edinilmişmalolarakhesaplanacağıdaözeluzmanlıkgerektirmektedir (TMK m.

228/f.2). Katılma alacağı hesaplanırken, mevcut edinilmiş malların

mahkemenin karar verdiği andaki değeri esas alınacaktır. Bu açıdan bakıldığında da, tasfiyeye konu malvarlığının gerçek değerinin dava açarken belirlenebilmesi mümkün görünmemektedir. Yukarıda belirtilen tüm gerekçeler gözönünealındığındakatılmaalacağıdavalarınınbelirsizalacakdavasıolarak açılabilmesi usul ekonomisi ilkesi ve mahkemeye erişim hakkına uygun bir çözümdür43.

2. Borçlar Hukukunda:

a) Maddi Tazminat Taleplerinde: Belirsiz alacak davalarının en etkin ve geniş kapsamlı şekilde kullanıldığı alandır. Bu alan içinde bedensel zararlardan akynaklanan tazminatlar ilk sırada yer almaktadır. Haksız fiilden, trafik kazalarından, iş kazalarından sair

hallerden uğranılan bedensel zararlara karşı belirsiz alacak davası açılabilecektir. Yine çalışma gücü kayıpları da bu kapsama girmektedir. Yargıtay yerleşik içtihatlarında maddi tazminat taleplerinin belirsiz alacak davasına konu edilebileceğini kabul etmektedir44. Bu kararda isabetli bir şekilde tazminat davalarının da niteliği itibariyle belirsiz alacak davasına konu edilebileceği belirtilmiştir. Zira bu dava türleri, belirsiz alacak davasının açılabilmesi için gerekli şartları taşımaktadırlar.

b) Manevi Tazminat Taleplerinde: Manevi tazminat taleplerinin belirsiz alacak davasına konu edilip edilemeyeceği doktrinde tam bir tartışma konusudur. Doktrinde ağır basan manevi tazminat taleplerinin kısmi davaya konu oluşturamayacağı görüşüne göre, manevi tazminat talepleri her ne kadar bir para alacağı olarak nitelendiriliyorsa da bu durum manevi tazminatın gidermeye yöneldiği zararın bölünebilir olduğu anlamına gelmemektedir 45 . Zira,manevitazminatdavalarındahakiminçokgenişbirtakdiryetkisi bulunmaktadır. Mahkemece her somut olaya göre farklı unsurlar gözetilerek karar verilecektir. Yargıtay manevi tazminatın bölünmezliği ilkesini benimsemiş olup bu ilke uyarınca manevi tazminat taleplerinin belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini kararların ısrarla belirtmektedir. Bu hususta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları mevcuttur46.

Böyle bir zorunluluk ise gereksiz yere masraf yapılmasını ve yargılama

giderlerine mahkumiyeti beraberinde getirecektir47.

3. İş Hukukunda:

Belirsiz alacak davasının işçi alacakları bakımından uygulanmasında gerek doktrinde gerek uygulama şu an belirsizlik hakimdir.

Süha TANRIVER’e göre “her şeyden önce işçi alacakları baımından belirsiz alacak davası açılmasının tümüyle reddedilmesi ya da kapının tümüyle aralanması yoluna gidilmesi şeklindeki kategorik yaklaşımlar, bizi sağlıklı ve doğru bir çözümlemeye kavuşturumaz. O nedenle her bir işçi alacağı bağlamında, her bir somut olayın özellik ve niteliklerini de gözeterek HMK m.107’deki koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmalıdır.”48

Meral SUNGURTEKİN ÖZKAN’a göre “İş mahkemelerinde görülen işçinin kıdem, ihbar tazminatları, bakiye ücret, fazla mesai ücret alacakları ve yıllık ücretli izin haklarının toplam değerini tespit bakımından işveren kayıtlarının işçi tarafından incelenebilmesindeki güçlük hatta imkânsızlık dolayısıyla belirsiz alacak davası olarak açılabileceğini düşünmek mümkündür. Bu gibi işçi alacakları tespit ve talep edilirken işveren kayıtlarını incelemek mümkün olmadığından da ne kısmi dava ne de belirsiz alacak davası formüllerinden yararlanılabilir demek, uygulamada ciddi sıkıntılara yol açacaktır. İsviçre Usûl

karşılığıdır. Haksız eylem sonucu duyulan acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, acı ve elem nedeniyle öngörülen tazminat miktarı belirlenerek istemde bulunulabilir.

Manevi zarar, haksız eylemin sonucunda, uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın karşılığı olduğu ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğu için bölümler halinde istenemez. Acı ve elemin bölünerek, bir kısmının açılacak kısmi dava ile, kalanının ise açılacak ek dava ile talep edilmesi, manevi tazminatın özüne ve işlevine aykırı düşmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/21-484 E.,2009/572 K. Sayılı kararı: Uyuşmazlık hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Manevi acı, tazminata hükmedilirken davalısına göre değişiklik göstermez. Yargıtay H.G.K’nun 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 sayılı kararı ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Kanunu bakımından da benzer sıkıntıların olduğundan söz edilemez. Zira değiştirme genişletme yasağı İsviçre’de bulunmamaktadır”49.

Murat YAVAŞ’a göre ise, “ kayıt dışılığın ve resmi sürece sadık olmayan yaklaşımların yaygın olduğu ülkemiz şartlarında işçilerden tazminat ve alacaklarının kesin miktarını bilmesinin istenemeyeceğinin ve bunun çoğu zaman mümkün olamayacağının kabulü gerekir. İşçi alacaklarının kesin tutarı genellikle ancak bir yargılama sürecinden ve bilirkişi incelemesinden sonra tespit edilebildiğinden, bunlar için belirsiz alacak davası açılabilmesi mümkün olmalıdır; aksi bir yaklaşımla yorum getirmek ve bu surette işçinin dava açma hakkını fiilen ortadan kaldırmak medeni yargılamanın amacı olan maddi gerçeğe ulaşma fikrini zedeler niteliktedir.”50

Bu görüşlerin aksine Cemil SİMİL’e göre ise “İş hukukunda belirsiz alacak davasının açılıp açılmayacağı sorununun, belirsiz alacak davasının şartları çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, belirsiz alacak davasının açılmasının borçlunun, alacaklıya karşı tutumu ile de bağlantılı olmadığı, diğer bir ifadeyle, borçlunun maddi hukuktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi (örneğin, belge düzenleme veya defter tutma gibi), tuttuğu defterler veya düzenlediği belgelerin gerçeği yansıtmaması yahut alacaklının dava açmadan önce alacağını talep etmesi durumunda borçlunun inkar etmesi ya da ikrar etmekle beraber yerine getirmemesinin davacıya kural olarak belirsiz alacak davası açma imkan tanımadığı, önemle belirtmek gerekirse, işçilerin ekonomik bakımdan zayıf olduğu gerekçe gösterilerek belirsiz alacak davasının şartlarının göz ardı edilemeyecektir”51.

Yukarıdaki görüşlerden TANRIVER’in görüşü kanattimzce en isabetli olanıdır. Elbette iş hukukunda belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağı davanın şartları dahilinde incelenmelidir. Zira açıkça belirlenebilir bir alacak mevcutsa, örneğin toplu İş sözleşmesinden kaynaklı alacaklar talep ediliyorsa, bu alacakların işçi tarafından belirlenebilirliği mevcuttur. Bunun haricinde taraflar arasında hesaplamaya dayanak alınacak ücret noktasında tartışma mevcutsa veya alacağın miktarına etki eden hizmet süresi tartışmalıysa, her somut olay kendi mevcut durumuna göre incelenmeli ve alacağın belirlenebilirliği yönünde en ufak şüphe dahi mevcutsa işçinin korunması ilkesi bu değerlendirmede göz önündebulundurulmalıveişçilehineolandurumhangisiiseotercihedilmelidir. Bu nedenle, kesin çizgilerle belirsiz alacak davasının işçi alacaklarına uygulanmamasıgerektiğigibibirgörüşbeyanetmekyanlışolmaklabudavanın işçi alacakları bakımından ayrılması mümkün değildir.

İşçi alacakları konusunda belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağı konusunda Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ve Yargıtay

7. Hukuk Dairesi arasında dahi bu konu ihtilaflı olup bir görüş birliği mevcut değildir.

4. Miras Hukukunda

Tenkis davaları miras hukukunda saklı pay sahiplerinin hakimden mirasbırakanın tasarruflarının saklı paylarından düşülmesini talep ettikleri davadır. Tenkis davaları gerek pay yönünden gerekse terekedeki aktifler yönündendavacınıntalepsonucunutamolarakbelirleyebileceğitürdendavalar

değildir.Bunedenlebudavalarmirashukukualanındabelirsizalacakdavasına verilebilecek örneklerdendir.

S O N U Ç

Bu ödev çalışmamızda yaklaşık altı yıldır hukuk sistemimizde olan belirsiz alacak davası konusunu özet şekilde ele almaya çalıştık. Medeni usul hukukumuzun yeni bir kurumu olmasına ragmen belirsiz alacak davası uygulamada çok önemli bir yere sahip ve her geçen gün de bu yerini arttırıyor.

Belirsiz alacak davası, dava açmayı kolaylaştıran, ıslah kozunu kullanmaksızn talep sonucunu arttırma imkanı veren, zamanaşımı sorununu ve belirlenemeyen alacak bakiyesinin faiz sorununu çözen müthiş bir anahtar

Kanun koyucunun belirsiz alacak davasını düzenleme amacına baktığımızda çok önemli bir kavram karşımıza çıkıyor, hak arama özgürlüğü… Medeni Usul Hukukunun en önemli ve kritik konularından biri olan talep sonucunu esnetecek kadar hayati bir kavram hak arama özgürlüğü. Biz uygulayıcılara da belirsiz alacak davasını amacına uygun olarak kullanmak ve gelecekteki müstakbel meslektaşlarımıza zengin içtihatlar bırakmak düşüyor.

KAYNAKÇA

ATALAY, Oğuz / PEKCANITEZ, Hakan / ÖZEKES, Muhammed, “Medeni Usul Hukuku Temel Bilgiler”, 10. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara, 2016

ATALAY, Oğuz / PEKCANITEZ, Hakan / ÖZEKES, Muhammed,

“Medeni Usul Hukuku”, Yetkin Yayınları, Ankara, 2014(Ders Kitabı)

BUDAK, Ali Cem, “Belirsiz Alacak Davası, Bankacılar Dergisi, Özel

Sayı”, Y. 2013, s. 82-86, Ankara, 2015

ÇELİK, Ahmet ÇELİK, “6100 Sayılı Hukuk Yargılaması Yasası’na

Göre Tazminat ve Alacak Davaları”, www.tazminathukuku.com

ERCAN, İbrahim, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre Belirsiz Alacak Davası”, Medeni Usul Ve İcra İflas Hukukçuları Toplantısı, İzmir 2012, s.102-183

ERCAN, İsmail, “Medeni Usul Hukuku”, 3. Bası, Onikilevha Yayınları,

Ankara, 2015

GENÇCAN, Ömer Uğur, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yorumu”,

Yetkin Yayınları, Ankara, 2013

KURU, Baki, “Medeni Usul Hukuku”, Lagal Yayınevi, 1. Baskıya Ek

Tıpkı Baskı, 2016

KURU, Baki / ARSLAN, Ramazan / YILMAZ, Ejder, “Medeni Usul Hukuku

Ders Kitabı”, Ankara, 2014

PEKCANITEZ, Hakan, “Makaleler Cilt-II, Belirsiz Alacak Davası”

Onikilevha Yayınları, İstanbul, 2016

PEKCANITEZ, Hakan, “Manevi Tazminat Alacakları Belirsiz Alacak Davası Olarak Açılabilir Mi?”, Medeni Usul Ve İcra İflas Hukuku Dergisi, Y.2015/1, C.11, S.30, s. 21-41. (Makale)

POSTACIOĞLU, Ilhan E. / ALTAY, Sümer, “Medeni Usul Hukuku

Dersleri”, 7. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2015

SİMİL, Cemil, “Belirsiz Alacak Davası”, Onikilevha Yayınları, İstanbul, 2013

ŞIPKA, Şükran / AKTEPE, ARTIK, Sezin,“Katılma Alacağı Davası

Belirsiz Alacak Davası Olarak Açılabilir Mi ?”, DEÜHFD, C.16,

S. 431-458, Özel Sayı 2014, İzmir, 2015

TANRIVER, Süha, “Medeni Usul Hukuku Cilt-I”, Yetkin Yayınları,

Ankara, 2016

ÜSTÜNDAĞ, Saim, “Kısmi Davaya İlişkin Bazı Hukuki Sorunlar, Makaleler, İçtihat Tahlilleri, Çeviriler”, Ankara 2010.

YAVAŞ, Murat, “Belirsiz Alacak Davasının İş Davalarına Etkileri”,

İş Hukukunda Güncel Sorunlar (2), Seminer-25 Mayıs 2012, İstanbl 2012.

İÇTİHATLAR

SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, İstanbul 2013, s. 9-18.

2 ERCAN, İsmail, Medeni Usul Hukuku, 3. Bası,   Ankara, 2015, s. 285.

3  Hukuk Muhakameleri Kanunu 107. Maddesi: (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız  olduğu  hâllerde,  alacaklı,  hukuki  ilişkiyi  ve  asgari  bir  miktar  ya  da  değeri  belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak  belirlenebilmesinin  mümkün  olduğu  anda  davacı,  iddianın  genişletilmesi  yasağına  tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

4  SİMİL, Cemil, s. 23.

5  PEKCANITEZ / ATALAY / ÖZEKES, Medeni Usül Hukuku Temel Bilgiler, 10. Bası,

Ankara 2016, s. 192.

KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku, 1. Ek Baskı, İstanbul 2016, s. 220.

7  TANRIVER, Süha, Medeni Usül Hukuku Cilt I, Ankara 2016, s.582.

8   TANRIVER, Süha, s.582.

9 ÇELİK, Ahmet ÇELİK, “6100 Sayılı Hukuk Yargılaması Yasası’na Göre Tazminat ve
Alacak Davaları”, www.tazminathukuku.com
10 BUDAK, Ali Cem, Belirsiz Alacak Davası, Bankacılar Dergisi, Özel Sayı, Y. 2013, Ankara,
2015, s. 85
11 POSTACIOĞLU, Ilhan E. / ALTAY, Sümer, “Medeni Usul Hukuku Dersleri”, 7. Bası, İstanbul, 2015, s. 253.
12 Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2015/11568 E., 2015/16824 K. sayılı kararı:
Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı şüphesizdir. Uyuşmazlık konusu ikramiye alacağı ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan eğitim ve yemek yardımı alacakları bakımından; talep içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere, davacı sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden
yaralanabileceği tarihi, çalışma süresini, en son ödenen ücreti, toplu iş sözleşmesi gereği alması
gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, ödenmesi gereken eğitim ve yemek yardımı tutarıni işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince belirleyebilecek durumdadır. Bu halde ikramiye alacağı ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklı yemek ve eğitim yardımı alacakları belirsiz alacak değildir. Dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir alacak olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın usülden reddi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. (Aynı yönde bkz. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2014/20845 E., 2014/28186 K. sayılı kararı )
13 Hukuk Muhakameleri Kanunu 107. Maddesi Adalet Komsyonu Gerekçesi: Hak arama durumunda olan kişi talepte bulunacağı hukuki ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edecği miktarı asgari olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam

Bu gerekçe metninden belirsiz alacak davasının hukukumuza yerleştirilmesinde üç temel amacın güdüldüğü anlaşılmaktadır. Bunlar, hak arama özgürlüğünün sağlanması, etkin hukuki korumanın sağlanması ve usül ekonomisidir. Bu amaçları ele alırken, Anayasa Mahkemesi’nin 20.07.1999 tarihli ve 1/33 Sayılı kararının daanılması gerektiğini düşünüyorum zira,yüksek mahkeme bu kararıyla 1086 Sayılı HUMK’un 87. maddesinde düzenlenen “Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyid edemez” ibaresini hak arama özgürlüğüne ve usül ekonomisine aykırı olduğu gerekçesi ile iptal etmiştir. Bu tarihten sonra ıslah yolu ile talep sonuçları arttırılabilmiş ve uygulamada yaşanan birçok sorun çözüme kavuşturulmuştur.

Kanaatimizce, AYM’nin bu geç kararı ile belirsiz alacak davasına açılan kapı

aralanmış, 6100 sayılı kanun ile de tamamen açılmıştır.

14  SİMİL, Cemil, s. 49.

15  SİMİL, Cemil, s. 53.

16 PEKCANITEZ, Hakan, Makaleler Cilt-II, Belirsiz Alacak Davası, İstanbul, 2016, s.428.

açarken alacağın belirlenebilmesi veya tespit edilebilmesi için dilekçesinde yeterli dayanakları ve delilleri sunmalıdır.

17 SİMİL, Cemil, s. 207.
18 YHGK’nın 12.3.2003 tarihli 19-109/152 sayılı kararı:
alacağın gerçek miktarı belli ve sabit ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün
unsurların bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte ve böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesi mümkün ise başka bir ifadeyle, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir
durumda ise alacağın belirli, likit olduğu” ifade edilmiştir.

20  SİMİL, Cemil, s. 218-222.

21  Yargıtay 10. HD’nin 2010/9799 E., 2012/3613 K. sayılı kararı:

“…alacağın  miktarının  açıkça  belirli  olduğu,  taraflarca  kolayca  belirlenebilir  olduğu  durumda  ne kısmi  dava  ne  de  belirsiz  alacak  veya  tespit  davası  açılmasında  hukuki  yarar  bulunduğundan bahsedilemez.

Somut  olayda;  davaya  konu  geç  ödenen  yaşlılık  aylığı  miktarının,  aylıkların  ödenmesi  gereken tarihlerin, fiili ödemenin yapıldığı tarihin, yani faiz başlangıç ve bitiş tarihlerinin ve nihayet yasal faiz oranlarının bilindiği tartışmasızdır. Yasal faiz oranlarının uygulanmasından ibaret faiz alacağı tam ve kesin olarak tespit edilebilir olduğundan ne tespit, ne belirsiz alacak ve tespit ne de kısmi dava açılması şartları bulunmadığı anlaşıldığından,  6100  sayılı Kanun sistematiği  açısından da  hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

23 POSTACIOĞLU, Ilhan E. / ALTAY, Sümer, s. 254.

26  ATALAY, Oğuz/ PEKCANITEZ,  Hakan/ Özekes, Muhammet, Medeni Usul Hukuku Ders

Kitabı, Ankara 2014, s. 264 (Ders Kitabı).

27  KURU, Baki/ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 25.

Baskı, Ankara 2014, s. 314-315.

28 ÇELİK, Ahmet ÇELİK, “Belirsiz Alacak ve Tesit Davası”, www.tazminathukuku.com

29  PEKCANITEZ, Hakan, Makaleler Cilt-II, Belirsiz Alacak Davası, s.442

30  Bkz. II. Bölüm, (Belirsiz Alacak Davasının Koşulları).

31  PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Ders Kitabı, s.266

32  TANRIVER, Süha, s.582.

33  SİMİL, Cemil, s. 123-124.

34  SİMİL, Cemil, s. 306.

35  TANRIVER, Süha, s.597.

36  TANRIVER, Süha, s.597.

37  TANRIVER, Süha, s.597.

38  SİMİL, Cemil, s. 318.

39  SİMİL, Cemil, s. 321-322.

40  SİMİL, Cemil, s. 326.

41  SİMİL, Cemil, s. 358.

42  SİMİL, Cemil, s. 358.

43 ŞIPKA, Şükran / AKTEPE, ARTIK, Sezin,“Katılma Alacağı Davası

Belirsiz Alacak Davası Olarak Açılabilir Mi ?”, DEÜHFD, C.16, S. 431-458, Özel Sayı 2014, İzmir, 2015

44 Yargıtay 11.HD. 30.06.2014 T., 2014/5986 E., 2014/12507 K. Sayılı kararı:
Dava, sorumluluk davası niteliğinde olup mahkemece dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı Kanunun Belirsiz Alacak ve Tespit Davası Başlıklı 107. maddesinde “davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir…” hükmü öngörülmüştür. Açılacak davanın miktarı biliniyor ya da tespit edilebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. Talep sonucunun belirlenememesi iki halde mümkündür: Ya dava açarken talep sonucunun belirlenmesi imkânsızdır ya da davacının dava açarken talep sonucunu belirlemesinin kendisinden beklenemeyecek olmasıdır. Ancak, HMK ‘nın 107/3’nci maddesiyle bu konuda bir istisna getirilmiştir. Böylelikle dava açarken talep sonucunu belirleyemeyen davacı dilerse belirsiz alacak davası açabilecek, dilerse kısmi dava ile birlikte alacağın geri kalan kısmının tespitini isteyebilecek ve yine dilerse alacağın tümünün belirlenebilmesi için bir tespit davası açabilecektir. Açıklanan yasal düzenlemelerin ışığı altında somut olaya bakıldığında, niteliği itibariyle tazminat davası olan işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün bulunmaktadır. Bu itibarla, mahkemece işin esasına girilerek tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
45 ÜSTÜNDAĞ, Saim: Kısmî Davaya İlişkin Bazı Hukuki Sorunlar, Makaleler, İçtihat
Tahlilleri, Çeviriler, Ankara 2010, s. 414.
46 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/21-269 E., 2007/269 K. Sayılı kararı: Anılan madde ile, yaşama hakkı ile vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan hallerde manevi zararın tazmini düzenlenmektedir. Bedensel bütünlüğün ihlali halinde zarar görenin, ölümü halinde ise ailesinin kişilik değerlerinde meydana gelen etkinin giderimi, tazmin ve telafisi amaçlanmaktadır. Kişinin, hukuka aykırı eylem nedeniyle bozulan manevi tamlığının eski haline döndürülmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olgular gözetilerek toplumsal barış sağlanmaya çalışılmaktadır. Tazminat, yaşanan acı ve elemin
Dolayısıyla manevi tazminat taleplerinin belirsiz alacak davası bakımından işlerlik kazanabileceğinin kabulü halinde davacı, manevi tazminatı kural olarak eda davası veya istisnai olarak (HMK m. 107/3) tespit davası açmak suretiyle talepedebilecektir.Aksitakdirdealacaklımanevitazminattalebiniyalnızcaeda davası şeklinde ileri zorunda kalacağı bir tutarı talep edebilecektir.

Böyle bir zorunluluk ise gereksiz yere masraf yapılmasını ve yargılama

giderlerine mahkumiyeti beraberinde getirecektir.

47  PEKCANITEZ, Hakan: Manevi Tazminat Alacakları Belirsiz Alacak Davası Olarak Açılabilir Mi?, Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Dergisi, Y.2015/1, C.11, S.30, s. 37. (Makale)

48  TANRIVER, Süha, s.605.

Kanunu  bakımından  da  benzer  sıkıntıların  olduğundan  söz  edilemez.  Zira değiştirme genişletme yasağı İsviçre’de bulunmamaktadır”49.

Murat  YAVAŞ’a göre ise, “ kayıt  dışılığın  ve  resmi  sürece  sadık  olmayan yaklaşımların   yaygın   olduğu   ülkemiz   şartlarında   işçilerden   tazminat   ve alacaklarının  kesin  miktarını  bilmesinin  istenemeyeceğinin  ve  bunun  çoğu zaman mümkün olamayacağının kabulü gerekir. İşçi alacaklarının kesin tutarı genellikle  ancak  bir  yargılama  sürecinden  ve  bilirkişi  incelemesinden  sonra tespit edilebildiğinden, bunlar için belirsiz alacak davası açılabilmesi mümkün olmalıdır; aksi bir yaklaşımla yorum getirmek ve bu surette işçinin dava açma hakkını  fiilen  ortadan  kaldırmak  medeni  yargılamanın  amacı  olan  maddi gerçeğe ulaşma fikrini zedeler niteliktedir.”50

Bu  görüşlerin aksine  Cemil  SİMİL’e göre ise “İş  hukukunda  belirsiz  alacak davasının  açılıp  açılmayacağı  sorununun,  belirsiz  alacak  davasının  şartları çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, belirsiz alacak davasının açılmasının borçlunun, alacaklıya karşı tutumu ile de bağlantılı olmadığı, diğer bir ifadeyle, borçlunun   maddi   hukuktan   doğan   yükümlülüklerini   yerine   getirmemesi (örneğin,  belge  düzenleme  veya  defter  tutma  gibi),  tuttuğu  defterler  veya düzenlediği belgelerin gerçeği yansıtmaması yahut alacaklının dava açmadan önce  alacağını  talep  etmesi  durumunda  borçlunun  inkar  etmesi  ya  da  ikrar etmekle beraber yerine getirmemesinin davacıya kural olarak belirsiz alacak davası açma imkan tanımadığı, önemle belirtmek gerekirse, işçilerin ekonomik bakımdan   zayıf   olduğu   gerekçe   gösterilerek   belirsiz   alacak   davasının şartlarının göz ardı edilemeyecektir”51.

Yukarıdaki görüşlerden TANRIVER’in görüşü kanattimzce en isabetli olanıdır. Elbette iş hukukunda belirsiz  alacak  davası açılıp açılamayacağı davanın şartları dahilinde incelenmelidir. Zira açıkça belirlenebilir bir alacak mevcutsa, örneğin toplu İş sözleşmesinden kaynaklı alacaklar talep ediliyorsa, bu alacakların işçi tarafından belirlenebilirliği mevcuttur. Bunun haricinde taraflar arasında hesaplamaya dayanak alınacak ücret noktasında tartışma mevcutsa veya alacağın miktarına etki eden hizmet süresi tartışmalıysa, her somut olay kendi mevcut durumuna göre incelenmeli ve alacağın belirlenebilirliği yönünde en ufak şüphe dahi mevcutsa işçinin korunması ilkesi bu değerlendirmede göz önündebulundurulmalıveişçilehineolandurumhangisiiseotercihedilmelidir. Bu  nedenle,  kesin  çizgilerle  belirsiz  alacak  davasının  işçi  alacaklarına uygulanmamasıgerektiğigibibirgörüşbeyanetmekyanlışolmaklabudavanın işçi alacakları bakımından ayrılması mümkün değildir.

İşçi  alacakları  konusunda  belirsiz  alacak  davası  açılıp  açılamayacağı konusunda Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ve Yargıtay

7. Hukuk Dairesi arasında dahi bu konu ihtilaflı olup bir görüş birliği mevcut değildir.

49  SUNGURTEKİN ÖZKAN, Meral, Türk Medeni Yargılama Hukuku, İzmir 2013, s. 161-162.

50  YAVAŞ, Murat “Belirsiz Alacak Davasının İş Davalarına Etkileri”, Kadir Has

Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İş Hukukunda Güncel Sorunlar (2)

Seminer-Mayıs 2012, s.72-75.

51  SİMİL, Cemil, s. 412.

Tenkis  davaları  miras  hukukunda  saklı  pay  sahiplerinin  hakimden mirasbırakanın tasarruflarının saklı paylarından düşülmesini talep ettikleri davadır. Tenkis davaları gerek pay yönünden gerekse terekedeki aktifler yönündendavacınıntalepsonucunutamolarakbelirleyebileceğitürdendavalar

değildir.Bunedenlebudavalarmirashukukualanındabelirsizalacakdavasına verilebilecek örneklerdendir.